2022 Yılı İlk Yarısında Değişen Bir Şey Yok: İşçiler Ölüyor!

2022 yılı ilk altı ayındaki iş cinayetleri/kazalarda yaşamını yitiren işçilere dair İSİG Meclisi’nin yeni raporu yayımlandı.

Rapora göre; Ocak’ta 120, Şubat’ta 109, Mart’ta 121, Nisan’da 129, Mayıs’ta 176, Haziran’da 187 olmak üzere 2022 yılının ilk altı ayında (181 günde) en az 842 işçi hayatını kaybetti. 2022’nin ilk 6 ayına dair İSİG Meclisi tarafından yapılan değerlendirme ve bulgular şöyledir:

  • İş cinayetleri Mayıs-Haziran ayları itibarıyla artışa geçti. Bunun temel sebebi yaz aylarının başlamasıyla birlikte tarım ve inşaat sektöründeki hareketlenme. Bu iki işkolu çalışma koşullarının en kötü ve örgütlenme oranının çok düşük olduğu alanlar (Tüm iş cinayetleri içinde ölüm oranı olarak inşaatlar yüzde 19’a, tarım yüzde 17’e çıktı). Diğer yandan sanayi işkollarındaki ölümlerin oranı da yükselerek yüzde 36’ya ulaştı. Özellikle metal, enerji, maden, taşımacılık, tersane/gemi işkollarındaki ölümler öne çıkıyor.
  • Ölüm nedenlerinden trafik, servis kazaları Haziran ayı ile birlikte artışa geçti. Temel neden olarak taşımacılık ve tarımdaki iş cinayetlerini gösterebiliriz. Yine moto-kurye ölümleri her hafta meydana gelen iş cinayetleri arasında yerini almaya devam etti. Basit önlemler ile önlenebilecek olan yüksekten düşme ve elektrik çarpması sonucu olan ölümlerde artış gerçekleşti. Kalp krizi nedeniyle meydana gelen ölümlerde de artış var. Aşırı ve sağlıksız çalıştırma koşulları kalp krizlerine neden olurken rahatsızlanan işçilere gerekli ilk yardımların yapılmadığını da görüyoruz.
  • İş cinayetlerinde yaş gruplarına dağılımı: Yaz ayları ile beraber çocuk işçi ölümleri arttı. Yine özellikle sanayi işkollarında çalışan genç işçi ölümlerini sıkça tespit ediyoruz. Bütüne baktığımızda 27 yaş ve altı ölen işçilerin oranı neredeyse yüzde 20. Diğer yandan 51 yaş ve üzerindeki işçi ölümlerinin oranı ise 30 civarındadır.
  • İnşaat ve tarımdaki ölümlerin artmasına paralel olarak mülteci-göçmen işçi ölümleri de artıyor. Göçmen-mülteci işçilerin üçte ikisini ise Suriyeliler ve Afganistanlılar oluşturuyor.

 

“İşçi sınıfı sağlıklı ve güvenli çalışmak, yaşamak için örgütlenmelidir!” vurgusunun ön plana çıktığı raporda “6331 Sayılı İş Sağlığı Güvenliği Yasası’nın Resmi Gazete’de yayınlanmasının üzerinden on yıl geçti. Bu süreçte 18 bin işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti, yüzbinlerce işçi yaralandı, birçok arkadaşımız sakat kaldı. Meslek hastalıklarına dair ise bir bilgimiz yok, zira tespiti yapılmıyor, gizleniyor. Ancak örgütlü işçi sınıfı, ölümleri ve yaralanmaları önleyebilir. Yasalar ve yönetmelikler, bu mücadele yükselirse işçi lehine yorumlanabilir veya değiştirilebilir” denildi.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası İşlevsiz!

Öte yandan 6331 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinin üzerinden 10 yıl geçmiş olması dolayısıyla DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve Türkiye Diş Hekimleri Birliği de 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'na ilişkin bir basın toplantısı düzenledi.

Toplantıda yapılan açıklamada; “iktidar, yasanın hazırlanış sürecinde işçi sağlığı ile ilgili bütünlüklü temel bir yasa hazırladığını iddia etmiş ancak emek ve meslek örgütlerinin, alandan birçok bilim insanının uyarı ve önerilerini dikkate almadan yasayı çıkarmıştır” denildi.

İşçi Ölümleri Azalmıyor!

Açıklamada, yasanın kabulünün üzerinden 10 yıl geçtiği halde geçen sürede iş kazalarının da iş kazaları sonucu ölümlerin de azalmadığını, kamu işyerlerinde yasanın birçok hükmünün uygulanmadığı dile getirildi.

 6331 Sayılı Yasadan Vazgeçilmeli!

6331 sayılı yasayı, "iş sağlığı güvenliği yasası" diye tanımlamak yerine, "İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Taşeronlaştırma Yasası" olarak tanımlamanın daha doğru olacağı belirtilen DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve Türkiye Diş Hekimleri Birliği’nin basın açıklamasında, talep ve öneriler ise şöyle sıralandı:

  • Yasa ile işçi sağlığı ve güvenliği alanı, taşeronlaştırılmış, piyasa koşullarına terk edilmiş, işçi cinayetleri artarak devam etmiş, meslek hastalıkları görünmez bir kader olmaya devam etmiştir.
  • İşçi sağlığı alanını taşeronlaştırarak piyasaya açan Ortak Sağlık Güvenlik birimlerinin (OSGB) kapatılmalıdır.
  • İşyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve diğer sağlık çalışanlarının özlük hakları, ücretleri, iş güvenceleri kamu tarafından güvence ve koruma altına alınmalıdır.
  • Sendikalaşmanın ve sendikal hakların kullanımının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır.
  • İşçilerin sağlığı ve güvenliği kamusal bir sorumluktur. Emek ve meslek örgütleri, üniversitelerin katılımı ile idari ve mali yönden bağımsız, ulusal bir işçi sağlığı güvenliği enstitüsü oluşturulmalıdır. Enstitü; politikaların oluşturulması, kararların alınması ve işyerlerinde denetim görevlerini yerine getirmelidir.
  • Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, sendikal hak ve yetkileri budayan işçi sağlığı ve iş güvenliğini işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan yasa ve diğer düzenlemeler iptal edilmelidir.