Abdullah Baştürk’ten Remzi Çalışkan’a: Bugünümüzü Geçmişimize Bakarak Anlamak

19.12.2024

Kurulduğu günden bu yana emek mücadelesinde örnek bir sendikacılık pratiği geliştiren ve üyelerinin, yöneticilerinin çaba ve kararlılığıyla güçlü bir geleneğin temsilcisi olan Genel-İş, yarım asrı aşan mücadelesinde olan Genel-İş, yarım asrı aşan mücadelesinde yalnızca işçi sınıfına öncülük etmemiş, aynı zamanda bu mücadelenin bedeli neyse onu ödemiştir. Genel-İş, ülkenin her çalkantılı döneminde emek ve demokrasi mücadelesindeki kararlılığı nedeniyle çeşitli çevrelerin ve iktidarların hedefi olmuş; özellikle 12 Eylül sürecinde büyük baskılara ve hukuksuzluklara direnmiş, yöneticileri tutuklanmış, idamla yargılanmış ve kapısına kilit vurulsa dahi mücadelesinden asla vazgeçmemiştir.

Bugün; “Ya teslimiyet ya mücadele. Teslim olacak mıyız? Hayır, elbette ki hayır, bin kere hayır. Fabrika fabrika işyeri işyeri haksızlıklara karşı kıyımlara karşı Anayasa’ya dayanarak direnme hakkımızı kullanarak ekmeğimiz, aşımız, geleceğimiz için direnmek, mücadele etmek yolumuzdur” diyen DİSK Genel Başkanı ve Kurucu Genel Başkanımız Abdullah Baştürk’ün ölümünün 33. yılı.

Abdullah Baştürk’ü saygı ve özlemle anarken tarihin tekerrür etmesine üzülerek şahitlik ediyoruz. Bugün 12 Eylül’e ve uygulamalarına sözde savaş açtığını söyleyen ama aynı uygulamaları kendi çıkarları doğrultusunda bugünün muhaliflerine yönelten anlayışla yeniden yüzleşiyoruz: Bu anlayış şimdi de hiçbir hukuki gerekçe olmaksızın yine bir Genel-İş Genel Başkanını tutuklayarak mücadelesini engellemeye çalışmıştır.

Genel Başkanımız Remzi Çalışkan’ın tutukluluğunu kuşkusuz Genel-İş’in geçmişinden ayrı düşünemeyeceğimiz gibi Abdullah Baştürk’ün haklı mücadelesinden de ayrı düşünemeyiz. Baştürk, 1979 ve 1980 1 Mayıs kutlamaları nedeniyle iki kez tutuklanmış; 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ilk hedefi de DİSK ve Abdullah Baştürk olmuştur. Baştürk, Davut Paşa ve Metris hapishanelerini görmüş, direndiği için, “evet, işkence yaptınız” dediği için, mahkemede askeri hâkimi reddettiği için, Sultanahmet ve Metris cezaevlerinin hücrelerinde işkenceye maruz kalmıştır.

4 yılı aşkın bir süre cezaevinde kalan Baştürk, DİSK’e açılan davada “Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs” ettiği iddiası ile yargılanmıştı. Davanın askeri savcısı daha ilk günlerde “idam edileceksiniz” deyince kendisi de “Siz benim ancak ceketimi asarsınız” demiş ve bu korkusuz tavrıyla Türkiye işçi sınıfına haklı mücadelesinden ödün vermeyen bir önder olduğunu bir kez daha göstermiştir. Baştürk’ün hakkında açılan dava beraatla sonuçlandı ve 1987’de yeniden İstanbul milletvekili seçildi. 1991 yılında Askeri Yargıtay‘ın beraat kararıyla yeniden faaliyete başlayan DİSK’in başına geçti.

Bu kısa yaşam öyküsünün bugün yine Genel-İş Genel Başkanı olan Remzi Çalışkan’ın şahsında tekrar ediyor olması sadece tarihi bir tekerrür değil aynı zamanda iktidarların emek mücadelesine yönelik baskıcı ve sindirici politikalarının sürekliliğinin bir göstergesidir. Bu durum, emek örgütlerine yönelik saldırıların, iktidarların otoriter eğilimleriyle nasıl sistematik bir şekilde devam ettiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Aradan yıllar geçmiş olmasına rağmen demokrasinin bir arpa boyu yol alamadığının, hukukun hep siyasi müdahalelerle eğilip büküldüğünün bir göstereni de bugün Genel Başkanımızın haksız ve hukuksuz tutuklanmasıdır.

Abdullah Baştürk, emek mücadelesi hafızasında derin bir iz bırakarak aramızdan ayrılmıştır; DİSK/Genel-İş ise bu mirasa sıkıca tutunarak mücadelesini kararlılıkla sürdürmüştür.

O gün Baştürkleri idamla yargılayıp zindanlara atanlar yaptıkları suçlamaların gerçekle ilgisi olmadığını çok iyi biliyorlardı. Bundan dolayı da 12 Eylül 1980’den itibaren 11 yıl süren hukuk mücadelesinin ardından Genel-İş ve yöneticileri aklanmış, beraat etmişti.

Hukuksuz bir biçimde tutukluluğu süren Genel Başkanımız Remzi Çalışkan’ın, aynı yolları deneyerek farklı sonuçlar alacağını düşünenlere vereceği ders de bundan farklı olmayacaktır. Genel Başkanımız beraat edecek, uğradığı haksızlığa inat, yılmadan emek, demokrasi ve eşitlik mücadelesine devam edecektir. Geçmişte olduğu gibi, gelecek de bu şaşmaz kararlılığın izinde şekillenecektir.