ETUC: Salgın ve Salgının Neden Olduğu Kriz İşçilerin Sırtına Yüklenemez

02/04/2020

Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun (ETUC) Koronavirüs Politikaları: Bildiriler, Açıklamalar Ve Mektuplar

Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve hızla bütün dünyaya yayılan Koronavirüs (COVID-19) nedeniyle Dünya Sağlık Örgütü 11 Mart 2020 tarihi itibariyle küresel salgın ilan etmiştir. Merkezi Çin olarak başlayan salgın özellikle Mart ayının ikinci haftası itibariyle İtalya’da kontrolsüz bir şekilde yayılmaya başlamış, İtalya ile birlikte İspanya, Almanya ve Fransa salgının Avrupa’da en yoğun görüldüğü ülkeler arasında yer almıştır. Bu süreç içerisinde Koronavirüs’ün yeni merkez üssü Avrupa haline gelmiştir. Virüs, Avrupa’da yüz binlerce insanı enfekte ederken, on binlerce kişinin ölümüne neden olmuş, virüsten yoğun etkilenen ülkelerin sağlık sistemlerinin çöktüğü görülmüştür. Böylece Avrupa ciddi bir halk sağlığı krizi ile karşı karşıya kalmıştır. Koronavirüs’ün halk sağlığı üzerindeki etkileriyle birlikte sosyo-ekonomik alanda oluşturduğu tahribat da Avrupa’da tartışılan önemli gündem maddeleri arasında yer almaktadır. Kısacası temel bir sağlık problemi olarak başlayan salgın, başta Avrupa olmak üzere hayatı genel olarak tüm dünyada felce uğratmış, sosyal, ekonomik ve politik anlamda her alanda telafisi zor, ciddi bir krizi de beraberinde getirmiştir.

Gerekli talepler ortaya konulmaz, gerekli önerileriler dile getirilmez ve gerekli önlemler alınmazsa Avrupa başta olmak üzere bütün dünyayı derinden etkileyen bu krizin külfetlerinin emekçi kitlelerin ve onların ailelerinin sırtına yüklenmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu doğrultuda küresel bir salgının yaşandığı bu dönemde, ortaya çıkan sorunlarla mücadelede her ne kadar ulusal tedbir ve kaygılar ön plana çıkıyor olsa da süreç karşısında özellikle işçi sınıfı açısından küresel bir refleks gösterilmesi son derece önemlidir. Belirtilen refleksin ortaya konulabilmesi içinse uluslararası emek örgütlerinin bu dönemdeki tutumları, dile getirecekleri talepler ve öneriler, hükümetler, çok uluslu şirketler ve uluslararası finans kurumları üzerinde oluşturacakları baskı ve uygulayacakları sendikal stratejiler önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Salgının yeni merkez üssünün Avrupa olması nedeniyle sürece işçi sınıfı adına verilecek bölgesel tepkiler de benzer şekilde önemli hale gelmiştir. Bu kapsamda ise Avrupa’da üye sayısı anlamında en çok işçiyi temsil eden Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (European Trade Union Confederation- ETUC) ’nun sürece ilişkin tutumunun ne olacağı merak edilmektedir. Bahsedilen niyet temelinde ETUC tarafından oluşturulan bildiriler, dile getirilen öneriler, paylaşılan açıklamalar ve ortaya atılan tartışmalar son derece önemli bir yere sahiptir. Dolayısıyla bu yazı kapsamında ETUC’un Koronavirüs döneminde ortaya koyduğu ilk dönem tutumu, kendi bildirileri, açıklamaları ve yazışmaları aracılığıyla tartışmaya açılacaktır. Genel itibariyle betimleyici bir yöntemle yürütülecek olan bu tartışmanın sonuç bölümünde ise ETUC’un mevcut tutumu eleştirel bir bakış açısıyla ele alınacak ve olası önerilere katkı sunulmaya çalışılacaktır.

Avrupa’daki Tüm İşçiler için İnsan Onuruna Yakışır Hastalık Ödeneği

ETUC, 12.03.2020 tarihli açıklaması aracılığıyla Avrupa’daki tüm işçiler için ücretli hastalık izni ve hastalık ödeneği ile ilgili taleplerini duyurmuştur. Bu kapsamda AB üyesi devletlerde hastalık ödeneği kapsamında yapılan kesintilerin bir halk sağlığı tehlikesini ortaya çıkardığına dikkat çekilmiştir. 2008 Finansal Kirizi’nden beri hükümetlerin hastalık ödeneği harcamalarını azalttıklarına değinilirken, AB üyelerinin büyük çoğunluğunda kişi başına düşen hastalık ödeneği harcamalarının ciddi şekilde düştüğü belirtilmiştir. En fazla kesintinin ise kemer sıkma politikalarından en büyük darbeyi alan ülkelerde gerçekleştiği vurgulanmıştır. Yunanistan, İspanya, Kıbrıs, İrlanda, İtalya kesintilerin en yüksek olduğu ülkeler arasında sıralanmıştır. Bu paralelde özellikle İtalya ve İspanya’nın Koronavirüs salgınında en yoğun etkilenen ülkeler arasında olduğu düşünüldüğünde, bu ülkelerde ortaya çıkan problemlerin boyutu ile belirtilen gelişmeler ilişkilendirilmiştir. Bahsedilen kesintiler sağlık hakkından yararlanma koşullarını daraltmış, hastalık ödeneklerinin sürelerinin kısalmasına neden olmuştur. Hastalık ödeneklerinde yapılan kesintilerin, bu dönemde daha fazla insanın, enfekte olmaları veya kendilerini hasta hissetmelerine rağmen işlerini kaybetmemek veya gelir kaybına uğramamak adına çalışmaya devam etmelerine neden olduğu ETUC tarafından vurgulanmıştır. Bu durumun Koronavirüs döneminde halk sağlığı açısından ciddi bir risk oluşturduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla ETUC, Komisyon başta olmak üzere ulusal hükümetleri konuyla ilgili tedbirler almaya çağırmıştır. Bu tedbirler aşağıdaki gibi şekillenmiştir;

– Kendi adına çalışanlar ve güvencesiz istihdam edilenler dâhil olmak üzere tüm çalışanların, işlerini veya gelirlerini kaybetme korkusu duymadan izin talebinde bulunabilmelerinin sağlanması;
– Karantina nedeniyle sözleşmelerinin askıya alınması ve sonlandırılması sonucunda gelir kaybına uğrayan işçilere finansal destek verilmesi;
– Evrensel sağlık hizmetlerini ve sağlık çalışanlarını destekleyen kamu yatırımlarının artırılması;
– Mali kuralların gevşetilmesi ve AB fonlarının serbest bırakılması vasıtasıyla İtalya dâhil zor durumda olan ülkelere yardım edilmesi.

Gerek bildiri kapsamında dile getirilen talepler gerekse hastalık ödeneği noktasındaki ETUC açıklamaları dikkate alındığında, ETUC’un AB sınırlarını aşan ve AB üyesi olamayan ülkelere yönelik taleplerini de içeren tek açıklaması belki de zor durumda olan ülkelere yardım edilmesi hususunda olmuştur. Bu kapsamda ETUC’un AB üyesi olmayan ülkelerden üye sendikalara yönelik öneri ve taleplerinin eksikliği dikkat çekmiştir.

Avrupa Sosyal Tarafları Ortak COVID-19 Bildirisi

ETUC’un süreç içerisinde ortaya koyduğu önemli belgelerden birisi de 16.03.2020 tarihinde Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu (BusinessEurope), Avrupa Kamu Teşebbüsleri Merkezi (European Centre of Employers and Enterprises- CEEP) ve Avrupa El Sanatları, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Birliği (Craft & Small and Medium-Sized Enterprises United- SMEunited) ile birlikte ortak bir şekilde yayınladığı acil durum bildirisidir. Hayatını kaybedenlere ve hayatın akışını sağlamak adına acil alanlarda çalışmaya devam etmek zorunda olanlara saygı ile başlayan bildiri, bu kriz sürecinde aynı gemide olmanın farkındalığı ile kaleme alınmıştır. Belirtmek gerekir ki bildiri içerisinde ortaya konulan ortak tutum, yukarıda da belirttiğimiz olası bir sosyal diyalog (özellikle ikili diyalog) sürecinin gerekliliğinde aradaki istişare şansını açık tutuma, ilişkileri germeme ve zor durumda olan her iki tarafın da birbirini anlaması doğrultusunda şekillenmiştir.

Bildiride 13 Marta’ta Komisyon ve Avrupa Merkez Bankası (European Central Bank- ECB) tarafından ilan edilen önlemlerin memnuniyetle karşılandığı belirtilirken, ilgili önlemlerin hız kesmeden hayata geçirilebilmesi için Eurgroup ve Ekonomik ve Mali İşler Konseyi (Economic and Financial Affairs Council- ECOFIN), önlemleri acil olarak onaylamaya çağrılmıştır. İstikrar ve Büyüme Paktı içerisindeki katı mali uygulamaların esnekleştirilmesi, hükümetlerin gerekli tedbirleri alması ve AB kurumlarının bu yöndeki eğilimleri teşvik etmesi yönündeki talepler diğer açıklama ve bildirilerle benzer özellikler sergilemiştir.

Taraflar, ihracat kısıtlamaları ve yasakları da dâhil olmak üzere tek pazarın çarpıklıklarından kaçınılması gerektiğini vurgulamış, özellikle tıbbi malzemeler ve ilaçların ihracatı önündeki engellerin kaldırılmasını talep etmişlerdir. Bu doğrultuda yük taşımacılığı biçimlerinin AB için öncelikli olduğunu belirtmekle birlikte, bunun üye devletlerde alınan önlemlerin koordinasyonu ve bilgilendirme konusunda önemli bir role sahip olduğu ifade edilmiştir. Üye devlerin harcamalarını; ulusal sağlık hizmetleri, sosyal koruma sistemleri ve genel çıkarlar adına diğer hizmetlere yönelik personel, ekipman ve araçların güçlendirilmesine yoğunlaştırmaları yönünde teşvik edilmesi sosyal tarafların dile getirdiği öncelikler arasında yer almıştır.

Salgın nedeniyle işten atılan veya işsiz kalan işçilere verilecek olan desteğin istihdam ilişkilerine bakılmaksızın tüm işçiler için sağlanması ve bu desteğin sağlanması aşamasında kullanılmayan fonların ve diğer AB fonlarının seferber edilmesi de tarafların üzerinde durduğu konulardan olmuştur. Ayrıca taraflar yayınlanan ortak bildiride işletmelerin ve özellikle küçük ve orta büyüklükteki kuruluşların kredilere erişiminin kolaylaştırılması ve mali açıdan desteklenmesi taleplerini de dile getirmişlerdir. Bunun ise Avrupa Merkez Bankası ve Avrupa Yatırım Bankası aracılığıyla gerçekleştirilmesi gerektiğini belirtmişlerdir. Sosyal tarafların krizin yönetim sürecine dâhil edilmeleri, kriz sonrasında kimi genel tedbirlerin alınması da tarafların çağrıları arasında yer almıştır.

Özetlemek gerekirse Koronavirüs nedeniyle oluşan krizin hem işveren hem de işçi tarafında oluşturduğu olumsuz etkinin telafi edilmesi, özellikle her iki tarafın da uygun araçlarla finansal anlamda desteklenmeleri, bu finansal desteklerin atıl veya aktif olsun AB fonlarının devreye sokulması vesilesiyle gerçekleştirilmesinin elzem olduğu ortak Bilridiri’de dikkat çeken noktalar arasındadır. Dile getirilen bu öneriler kapsamında Komisyon başta olmakla birlikte AB kurumlarının alması beklenen sorumluluklara dikkat çekildiği görülmüştür. Ayrıca işveren örgütleriyle birlikte gerçekleştirilen bu ortak bildiride işsiz kalan veya işten atılan işçilerin gelir kayıplarının telafi edilmesi adına AB kurumlarına yönelik beklentiler dile getirilmesine rağmen, işten çıkarmaların önlenmesine dair herhangi bir talebin dile getirilmemiş olması üzerinde durulması gereken bir konudur.

AB Salgın Tahvilleri

ETUC, 24.03.2020 tarihli açıklamasında ise Eurogroup’u korona tahvillerini desteklemeye çağırmıştır. Bu kapsamda ETUC, AB salgın tahvillerinin oluşturulmasının vaktinin geldiğini belirtmiş, 2008 krizinde dâhi bu denli kötü bir durumla karşılaşılmadığını, dolayısıyla işlerin ve ekonominin korunması için gerekli yatırımların yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir. ETUC, Eurogoup’u Avrupa borçlanma senetleri ihraç ederek salgının sosyal ve ekonomik etkileriyle mücadele sürecinde tedbir politikaları kapsamında rol almaya davet etmiştir. Bu tahvillerin sıfıra yakın faiz oranıyla ihraç edilmesi önerilmiştir.

Salgın tahvilleri konusu ETUC Genel Sekreteri Visentini tarafından 25.03.2020 tarihinde Konsey Başkanı Charles Michel ve Komisyon Başkanı Ursula von der Leyen’e hitaben kaleme alınan mektupta da gündeme getirilmiştir. Bu mektupta Visentini, Komisyon’un önlem paketi doğrultusunda hayata geçirmeyi planladığı uygulamaların üye devletler yararına bir sonuç verebilmesi adına harcanmamış AB bütçesi kaynaklarının devletler ve ihtiyacı olan tüm işçi kategorileri için yeterli olmadığına dikkat çekmiştir. Dolayısıyla Avrupa düzeyinde bir işsizlik sigortası planının desteklenebilmesi için salgın tahvilleri gibi bir Avrupa ortak borçlanma aracının çıkarılması fikrinin ETUC olarak desteklendiği ifade edilmiştir. Ancak Eurogroup’un 24.03.2020 tarihinde gerçekleştirilen toplantısında bu durumu gündemine almamasında dolayı ETUC’un duyduğu memnuniyetsizlik de Visentini’nin vurguladığı konular arasında yer almıştır. Belirtmek gerekir ki Visentini bu mektubunda ETUC’un önceki açıklamaları ve bildirilerine oranla talepleri daha net ve daha sert bir şekilde dile getirmiştir. Avrupa’daki çalışma şartlarının kötülüğü, işçi sağlığı ve iş güvenliği anlamındaki eksiklikler, işten çıkarmalar, hastalık ödenekleri vb. alanlardaki sorunlar Visentini’nin Michel ve von Der Leyen’e ilettiği diğer hususlar olarak dikkat çekmiştir.

Avrupa Ülkelerindeki Mevcut Durum ve Uygulamalar

ETUC’un sürece dair önemli katkılarından birisi de üye sendikalarının bulunduğu ülkelerdeki sendikal talepleri ve bu ülkelerdeki salgın dönemi politikaları ile bu politikaları gerçekleştirmek adına kullanılan araçları derlenmesi olmuştur. ETUC, kendi internet sitesi aracılığıyla bu düzenlemelere ülkeler bazında veya toplu olarak ulaşabilmeyi sağlamıştır. Bu kapsamda ETUC internet sitesine “Covid Watch Briefing Notes ” isimli bir banner eklemiştir. Bu banner aracılığıyla üyesi sendikaların bulunduğu ülkelerdeki kısa çalışma, vergi indirimleri, işten çıkarmaların önlenmesi gibi konularda yapılan düzenlemeler, hızlı ve güncel bir şekilde paylaşılmaktadır.

ETUC’un Koronavirüs Dönemindeki Mevcut Tutumuna Dair Kısa Bir Değerlendirme

ETUC’un Koronavirüs döneminde içinden geçtiğimiz sürece ve bunun Avrupa’daki etkilerine dair şimdiye kadar ortaya koyduğu tutumu ele alırken belki de ilk dikkat çekilmesi gereken unsur AB’ne kilitli yaklaşımı olmalıdır. Elbette kabul etmek gerekir ki ETUC üyelerinin büyük çoğunluğu AB üyesi ülkelerin sendikalarından oluşmaktadır. Bu doğrultuda AB merkezli bir politika anlayışını benimsiyor olması kaçınılmazdır. Ancak ETUC’un bir Avrupa bölgesel örgütü mü yoksa bir AB örgütü mü olduğu noktasındaki tartışmalar belki de bu paralelde netleşmektedir. Kısacası ETUC, bu süreçte Türkiye, KKTC, Kuzey Makedonya, Sırbistan, İsviçre, İzlanda, Norveç gibi AB üyesi olmayan üyelerinin bulunduğu ülkelerdeki işçilere dair önlem ve talepleri en azından şimdiye kadar olan duruşu dikkate alındığında ihmâl etmiştir.

ETUC, şimdiye kadar gerçekleştirdiği açıklamalar dikkate alındığında sürecin işçiler lehine yönetilmesi ve gerekli tedbirlerin alınması adına Komisyon başta olmak üzere AB kurumlarını göreve çağırmış, taleplerini hükümetler ve AB üzerinden şekillendirmiştir. Ancak ETUC’un süreç içerisinde işverenlerin üstlenmesi gereken roller ve alması gereken tedbirlere dair net bir tutumu söz konusu olmamıştır. En azından şimdiye kadar olan tutum ve tepkisi dikkate alındığında ETUC, işverenlerle benzer bir söylem ve beklenti içerisinde hareket etmiştir. Belirtmek gerekir ki ETUC’un işverenleri karşısına almaktan uzak tutumu ve işletmelerin kendilerini kriz sonuna kadar koruyabilmelerinin işçilerin iş garantisi olarak görülmesi olası istişari süreçlerde işçiler adına net taleplerin dile getirilmesini olumsuz etkileyecektir. Dolayısıyla mevcut süreçte işçi sınıfı ile işverenlerin aynı gemide yer almadığı, işçi takalarının her geçen gün daha çok suyla dolduğu fark edilmelidir. Bu doğrultuda sadece işini kaybeden veya işsiz kalanlara gelir desteği söylemine sıkıştırılan bir talebin ötesinde işten çıkarmaların durdurulması ve engellenmesi adına talepler net bir şekilde dile getirilmelidir.

ETUC tarafından işçilere yönelik dile getirilen birçok talepte güvencesiz ve standart dışı çalışanların da korunması yönünde çağrılar dikkat çekmektedir. Ancak bu çalışanların haklarının ve bu alanda alınması gereken önlemlerin detaylandırılması ve buna dair bir yol haritasının çıkarılması son derece acil bir ihtiyaçtır. Ayrıca hali hazırda işsiz ve gelir güvencesi olmayan dolayısıyla sağlık güvencesinden de yoksun kesime dair önlemler de daha detaylı şekilde oluşturulmalıdır.

Çoğu ETUC bildirisinde mevcut yeni ekonomik yönetişim sisteminin katı işleyişine dair düzenlemelerin esnekleştirilmesi noktasında çağrılar/mesajlar dikkat çekmektedir. Ancak 2008 Finansal Krizi’nin sosyal alan üzerinde oluşturduğu tahribatın izlerinin kısmen onarılmaya çalışıldığı bu dönemde, 2017 yılında kabul edilen Avrupa Sosyal Haklar Sütunu (European Pillar of Social Rights)’nun işlerliğinin hızlandırılması, ilgili Sütunu’un mevcut şartlar ve salgının yol açtığı kriz de dikkate alınarak yeniden yorumlanması ve içeriğinin genişletilmesi üzerinde durulması gereken hassas konulardandır. Ayrıca Avrupa düzeyinde sosyal diyaloğun bu süreçte hızla ilgili sorunlar kapsamında canlandırılması adına ETUC, Komisyon üzerindeki baskılarını arttırmalı ve taleplerini netleştirmelidir.

Sağlık çalışanlarının yeterli sayıda istihdamı ve ortaya koydukları özveriye duyulan minnet sadece ETUC değil tüm uluslararası örgütlerin bildiri ve açıklamalarında dikkat çekmektedir. Ancak bu alandaki işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri, sağlık çalışanlarının hak ve çıkarlarının net bir şekilde müdafaası sektörel anlamda faaliyet gösteren bazı örgütler haricinde dile getirilmemektedir. Dolayısıyla ETUC’un bu dönemde sağlık çalışanlarıyla birlikte temel acil alanlarda çalışan işçilerin haklarına dair bir talep listesini de oluşturması gerekmektedir. Ayrıca içinden geçtiğimiz süreçte her ne kadar ulusal önlemler ve gelişmeler dikkat çekmekteyse de ETUC, üye sendikaları arasında belki ilk etapta bölgesel olarak Avrupa çapında ve genel anlamda ITUC ile birlikte küresel anlamda bir dayanışma ve koordinasyon ağını hayata geçirmelidir. Buna ek olarak çoğu insanın evlerde olduğu bir dönemde taleplerin daha agresif bir şekilde dile getirilmesi ve baskının büyütülmesi adına kitlesel sanal protestolar ve kampanyalar örgütlenmelidir.

Gelelim bu krizin sonrasına, ekolojik ve teknolojik gelişmelerle birlikte sıklıkla tartışma konusu haline gelen Adil Geçiş (Just Transition), ivedilikle Koronavirüs Dönemi sonrası politikalar adına gündeme getirilmelidir. Salgın sonrası işleyişin durumu ve işçi sınıfı üzerindeki etkileri adına genel söylemlerin ötesinde bir adil geçiş planı üretilmelidir. Bu plan doğrultusunda işsizlik, çalışma yaşamına yeniden adaptasyon, evde kalma sürecinde oluşan psikolojik etkiler, salgın döneminde hayata geçirilen önlem politikalarının işçi aleyhine olanlarının kalıcılaşmasının engellenmesi, sağlık ödenekleri, hastalık izinleri, kısa çalışma ödenekleri vb. alanlarda elde edilen kazanımların ise kalıcılaştırılması gibi önlemler bu adil geçiş tartışmaları kapsamında ele alınmalı, proaktif bir yaklaşımla hareket edilmelidir.

Ceyhun Güler

(Bu yazı kapsamında ele alınan tüm bildiri, açıklama ve mektuplara https://www.etuc.org/en/trade-unions-and-coronavirus aracılığıyla ulaşabilirsiniz.)