“Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu” ile ilgili Genel Yönetim Kurulu'nun değerlendirmesi aşağıdadır.
SOSYAL GÜVENLİĞE PİYASA DARBESİ:
ZORUNLU BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ İLE EMEKLİLİK SİSTEMİ ÖZELLEŞTİRİLİYOR!
Genel Bakış:
Bireysel emeklilik fonları, Dünya Bankası ve IMF’nin 1980’li yıllardan itibaren yaygınlaştırdığı neo-liberal politika araçlarıdır. Bireysel emeklilik fonlarının amacı, mali piyasalara ve böylelikle özel sektör yatırımlarına kaynak sağlamaktır.
Ülkemizde de sosyal güvenlik sistemi özellikle son on yıllık süreçte yapılan değişikliklerle piyasaya açılmıştır. 1 Ağustos 2016 tarihinde TBMM’ye sevk edilen Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 10 Ağustos 2016 tarihinde Meclis Genel Kurulunda kabul edilmiş, 25 Ağustos 2016 tarihinde de Resmi Gazetede yayımlanarak yasalaşmıştır. Kanun, 1 Ocak 2017'de yürürlüğe girecektir. Böylece emeklilik sisteminin devletin temel bir sorumluluğu olmaktan çıkarılarak uzun vadede özelleştirilmesinin önü açılmıştır.
Türkiye’de bireysel emeklilik sistemi (BES) gönüllülük esasına dayalı özel bir sigorta sistemi olarak 2001 yılında hayata geçmiş ve 2016 yılına kadar 6,4 milyonun üzerinde katılımcıya ulaşmıştır. Ancak yeni yapılan düzenleme ile bireysel emeklilik sistemi gönüllülük esasından çıkarılarak “zorunlu” bir hale getirilerek sosyal güvenliğe piyasa darbesi vurulmuştur.
Bireysel emeklilik fonları, Güney Amerika ülkelerinde de kurulmuştur. İlk uygulamalar 1980 yılında Şili'de faşist darbe sürecinde başlamış, daha sonra da Kolombiya, Arjantin ve Peru gibi ülkelerde sürdürülmüştür. Fakat bu uygulamalar ciddi ekonomik ve sosyal etkilere yol açmıştır: kuşaklar arasında sosyal dayanışma ortadan kalmış; gelir adaletsizliği büyümüştür. Kamusal emeklilik sistemi süreç içerisinde zayıflamış ve bireyler riskler karşısında yalnızlaşmıştır.
Yasanın temel gerekçesi olarak ülkemizde ulusal tasarruf oranının düşük olması gösterilmiş; zorunlu bireysel emeklilik sistemiyle tasarrufların arttırılacağı ileri sürülmüştür.
Ulusal tasarruf, özel tasarruflar ile kamu tasarruflarının bir bütünüdür ve makro ekonomik, sosyal ve siyasal bir dizi politika ile birlikte düşünülmelidir. Ulusal tasarrufun artırılması için öncelikli olarak istikrarlı bir ekonomik büyümenin yaratılması, faiz oranlarında dengenin sağlanması, kamu ve özel sektör yatırımların artırılması ile bireylerin gelirinin yükseltilmesi gerekir.
Kanun gerekçesinde yer alan tabloda brüt ulusal gelirin yüksek olduğu ülkelerde zorunlu bireysel emeklilik sistemi bulunmamaktadır. Kanun gerekçesinde yer alan İngiltere, ABD ve Yeni Zelanda da bu uygulama gönüllülük esasına dayanmaktadır. Sadece Şili’de zorunlu bireysel emeklilik sistemi uygulanmaktadır ve tasarruf tutarı yüksek değildir. Örneğin Şili’de de brüt ulusal tasarruf tutarı 16,36 iken, Türkiye’de 15,63’dür.
Bireysel emeklilik fonları yurtiçi tasarrufların arttırılması gerekçesiyle gündeme getirilmektedir. Bireysel emeklilik primleriyle bankacılık sistemi yani mali sermaye güçlendirilerek banka mevduatlarının artışı ile yatırımlara kaynak yaratılacaktır. Bu kapitalist ekonominin gereksinim duyduğu bir kaynak yaratma modelidir. Ancak; mali sermayenin küresel mali sermayeyle tümüyle bütünleştiği koşullarda banka mevduatlarının yatırımlara kaynak olmasının herhangi bir güvencesi olmadığı gibi yatırımların üretken bir ekonomiye kaynaklık etmesi de kuşkuludur. Bunlar Türkiye ekonomisinin zayıf yönleridir ve bireysel emeklilik fonları aracılığıyla tasarruf oranlarının artırılabilmesi de zayıf bir olasılıktır.
Bireysel emekliliğin zorunlu bir uygulamaya dönüştürülmesi de sistemin çekici olmadığının bir göstergesidir. Kanun gücüyle çalışanların ücretlerinden yapılacak kesintiyle tasarrufların arttırılması ana iktisat politikalarındaki zayıflığın işareti olarak karşımızda durmaktadır.
Ücret gelirleri düşük, sermaye gelirleri yüksek, rant ve faiz gelirleri aşırı yüksek, üretim gücü düşük, istihdam oranları düşük bir ekonomide tasarruf oranlarının yükseltilmesi için çalışanların ücretlerinden başka bir kaynak bulamayan bir Hükümet’in iktisat politikalarını sorgulamak işçi sınıfı örgütlerinin temel görevidir.
Zorunlu bireysel emeklilik sistemi mantığı ve amacı gereği Anayasa’da yer alan sosyal devlet, sözleşme serbestisine ve mülkiyet hakkına aykırıdır.
Sosyal devlet en genel anlamıyla, ekonomik, sosyal, kültürel bakımdan, vatandaşların insanca yaşayabilmesi için gerekli olan tedbirleri alan, sosyal barış ve sosyal adaleti sağlamak amacıyla sosyal ve ekonomik hayata müdahale eden devlettir. Sosyal devlet, kamusallık ilkesi temelinde; herkese insana yakışır asgari bir yaşam düzeyi sağlama yönünde tedbir alır, vergide adaleti sağlar, piyasanın yarattığı olumsuz etkilere karşı da sosyal hakları korur. Sosyal devlet ilkesi, Anayasa’nın 2. Maddesinde de açıkça yer almaktadır. Anayasa’nın 60. Maddesine göre ise “herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir ve devlet bu güvenliği sağlayıp gerekli teşkilatı kurmakla yükümlü” dür. Ancak zorunlu bireysel emeklilik sistemi, kamusal bir anlayıştan uzak ve sosyal güvenliğin, devletin sorumluluğundan çıkarılarak piyasa koşullarına terk edildiği bir sistemdir.
Bireysel emeklilik, adı üzerinde, sosyal güvenlik uygulaması değildir; bireysel nitelikte bir uygulamadır. Bu özelliğiyle ne sosyal güvenliğin ne de sosyal politikanın konusudur. Zorunlu olması da bu nedenlerle sosyal güvenlik ilkelerine aykırıdır; dolayısıyla Anayasa ihlali söz konusudur.
Zorunlu bireysel emeklilik sistemi, Anayasa’nın 48. Maddesinde ve Türk Borçlar Kanunu’nun 26. Maddesinde yer alan çalışanların sözleşme özgürlüğü ilkesine de aykırıdır. Kanunun 1. Maddesine göre bireysel emeklilik 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 4. Maddesinin (a) ve (c) bentlerine göre çalışanlardan 45 yaşını doldurmamış olanlar için zorunludur. Bu iki kategoride çalışanların toplamı 13 milyonu aşmış durumdadır. Bu kadar sayıda çalışan, özel bireysel emeklilik fonuna kanunla prim ödemeye zorlanmaktadır. Bu sözleşme serbestisine aykırıdır. Ayrıca çalışanlara zorunlu bireysel emeklilik sistemine dahil edildikleri bildirildikten sonra 2 ay içerisinde sistemden çıkış hakkı tanınması da yine sözleşme serbesti ilkesine aykırı bir düzenlemedir.
Ulusal tasarrufu artırma gerekçesi ile çalışanların ücretlerinden % 3’lük zorunlu bir kesinti yapılması, Anayasa’ya aykırıdır. Anayasa’nın 35. Maddesinde yer alan mülkiyet hakkına göre kişinin sahip olduğu kazançlar üzerinde tasarruf etme hakkı vardır. Ancak zorunlu bireysel emeklilik sistemi ile bu hak çalışanların ellerinden alınarak Hazine Müsteşarlığı’nın uygun gördüğü şirketlere aktarılacaktır.
Zorunlu bireysel emeklilik sistemi ile işçiler daha da yoksullaşacaktır. Ülkemizde 5 milyona yakın işçi asgari ücret düzeyinde ya da altında ücret geliriyle yoksulluk ve açlık sınırının altında yaşamaktadır. Yapılacak olan düzenleme ile asgari ücretlilerin gelirinden % 3’lük bir kesinti zorunlu bireysel emeklilik sistemine aktarılacaktır. Bu yaklaşık 50 TL’lik bir kesinti demektir. Zaten asgari ücretlilerin geliri 9. Aydan itibaren %20’den hesaplanan gelir vergisi kesinti ile 70 TL düşerken, bu yapılan kesintiler ile eritilmiş olacaktır. 1 Ocak 2017’de yapılacak asgari ücret zammı da bu şekilde yok edilmiş olacaktır.
Bir diğer önemli sorun ise Hükümetin güvencesiz istihdam politikasının bir sonucu olan kiralık işçilik, taşeron uygulamaları, kısmi süreli çalışma gibi a-tipik çalışma biçimlerinde yaşanan güvencesizliğin çözümü yine işçilere bırakılmıştır. Çünkü esnek çalışma biçimlerindeki en önemli sorunlardan biri emekliliktir. Kiralık işçi, taşeron işçi ya da kısmi süreli çalışan işçilerin çalışma koşullarının düzensiz ve esnek olması, kamusal emeklilik sistemi için aranan emeklilik koşullarını sağlayamamalarına neden olmaktadır. Zorunlu bireysel emeklilik sistemi ile bu tür çalışma biçimlerinde istihdam edilenlerin yaşlılık riskine karşı koruma sorumluluğunu devlet üzerinden atılmakta ve bu sorumluluk bireye yüklenmektedir.
BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNE KARŞIYIZ!
Bireysel emeklilik sisteminin zorunlu hale getirilmesi Anayasa’nın sosyal güvenlik ve sosyal devlet düzenlemelerine aykırıdır. Bu nedenle bu Kanun’un iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne taşınmasını TBMM’deki muhalefet partilerinden talep ediyoruz. Sosyal güvenlik sisteminin özelleştirilmesine kapı açan zorunlu bireysel emekliliğe karşı herkes için kamusal emeklilik sisteminin güçlendirilmesini savunuyoruz.