İşte, Evde, Sokakta
Sömürüye, Şiddete, Ayrımcılığa Son Vermek İçin
KADIN İŞÇİLER SENDİKAYA!
Dünya nüfusunun yarısını, dünyadaki işgücünün ise üçte birini oluşturan kadınlar, bulunduğu her alanda sömürülmektedir.
Aile yaşamında kadının en önemli işlevi analık olarak görülürken, ailenin bütün bakım sorumluluğu da kadına yüklenmiştir. Cinsler arasındaki eşitsizlik yüzünden sömürülen kadın iş yaşamında da ikinci kez “emekçi” olarak sömürülmektedir.
Kadına daha doğduğu andan itibaren öğretilen, yüklenen bu roller kadının fizyolojik özelliklerinden değil, “toplumsal cinsiyet” rollerinden kaynaklıdır. Öte yandan kadının aile içindeki bu konumu, toplumsal üretimdeki yerini de belirlemiştir. Ev dışında çalışmaya başlayan kadınlar daha baştan dezavantajlı durumdadır; çünkü daha ucuz ve vazgeçilebilir, daha örgütsüz bir işgücünün üyeleridir.
Çalışma yaşamında kadınların eşitsizliği devam etmekte, “ikincil emek” konumları açığa çıkmaktadır. Toplumsal cinsiyetin baz alındığı kadın işi-erkek işi tanımlamaları ile kadınlar; sabır gerektiren, el becerisi isteyen, duygusal emeğin yoğun olduğu işlerde istihdam edilirken, erkekler daha yüksek pozisyonlarda ve yönetsel-karar alma mercilerinde istihdam edilmektedir. Bu cinsiyetçi iş bölümü, kadının ücretli emek alanındaki varoluşunun niteliğini de belirler.
Kayıt dışı, düşük ücretli, güvencesiz işlerde çalıştırılan kadınlar; kadın emeğinin bu güvencesiz ve ikincil emek olma durumundan da kaynaklı işyerinde tacize, ayrımcılığa, mobbinge maruz kalmaktadır. Bunun yanı sıra kadın işçiler, evin neredeyse bütün sorumluluğunu da üstlenmekte; kadın emeği hem evde hem de işyerinde sömürülmeye devam etmektedir. Kriz dönemlerinde ise ucuz, güvencesiz ve ikincil olan kadın emeği ilk gözden çıkarılan olmakta, bu durum işyerlerinde ilk işten çıkarılanların kadınlar olmasına neden olmaktadır.
Dünyada kadın işçilerin sendikalaşması konusunda önemli adımlar atılmış ve bu oran artmış olsa da Türkiye’de hala sendikalı kadın işçi oranı oldukça düşüktür. Sendikamız kadınların sendikal süreçlere katılımını, daha aktif üyeler haline gelmelerini önemsemektedir. Bunun sendikal demokrasinin gelişimi açısından da zorunlu olduğunu savunan sendikamız; cinsiyet eşitliği mücadelesinden, kadın-erkek arasında ücret ve hak eşitliği mücadelelerine, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesine kadar çalışma hayatında kadın işçilerin mücadelesini emek mücadelesinin ayrılmaz ve önemli bir parçası olarak görmektedir.
Bu bakış açısıyla emek alanında oluşlarıyla iki kez sömürülen kadın işçilerin bu alanda yaptığı bütün çalışmaları ve etkinlikleri çok değerli görüyor, bunlara katkı sunmayı ise bir sendikal görev olarak görüyoruz.