09/11/2021
Covid-19 pandemisinin dünya genelinde yarattığı yıkımın etkileri sürüyor. Toplumun her kesimini sosyal ve ekonomik olarak farklı şekillerde etkileyen pandeminin özellikle güvencesiz ve düşük ücretli çalışanları ve öncelikli olarak salgının birincil muhatabı olarak sağlık çalışanlarını fazlasıyla olumsuz etkilediğini görüyoruz. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre pandeminin başından bu yana yaklaşık 180.000 sağlık emekçisi doktor, hemşire, hasta bakıcı ve hastane çalışanı yaşamını yitirdi.
Sağlık çalışanları arasında seslerini görece daha az duyduğumuz ama özellikle son dönemde Covid-19 virüsünün yarattığı korkuya rağmen hastalarla en yakın teması kurarak bakımlarını gerçekleştiren, bakım evlerinde zor koşullarda çalışan bakım emekçilerinin sesini EPSU duyurdu.
Bakım işçilerinin sorunlarına dikkat çekmek amacıyla Avrupa Kamu Hizmetleri Sendikaları Federasyonu (EPSU), 29 Ekim Bakım İşçileri İçin Küresel Eylem Günü kapsamında Avrupa Parlamentosu önünde sembolik bir eylem gerçekleştirdi. EPSU üyesi sendikalardan gelen bakım işçilerinin oluşturduğu bir delegasyonun da katıldığı eylemde, son iki yılda mesleği bırakan 421 bin bakım işçisini temsil eden onlarca beyaz hastane terliği Parlamento önüne bırakıldı. Bu bağlamda bir de rapor yayımlayan EPSU, raporunda Avrupa çapında yaklaşık yarım milyon bakım işçisinin artan stres, düşük ücretler ve güvencesizlik sebebiyle yaşadıkları sorunlarla işlerini terk ettiklerini ortaya koydu.
EPSU, Avrupa Parlamentosu önünde gerçekleştirdiği sembolik eylemle bu eğilimin tersine çevrilmesi için daha fazla kamu yatırımı çağrısında bulundu. EPSU Genel Sekreteri Jan Willem Goudriaan, Parlamento önünde yaptığı konuşmada hâlihazırda kötü koşullarda çalışan bakım işçilerinin çalışma koşullarının pandemi ile daha da ağırlaştığına dikkat çekti.
Mevcut durumun bakım işçilerinin hastalara hak ettikleri bakım hizmetini sağlamasına engel olduğunu belirten Goudriaan, yıllardır süren kemer sıkma politikalarının kamusal bakım hizmetini baltaladığını, bu durumu tersine çevirmenin tek yolunun sektöre daha fazla kamu bütçesi ayrılması, daha etkili toplu pazarlıkların ve daha iyi toplu sözleşmelerin yapılması olduğunu belirtti.
Sektöre yeterli kaynak sağlanması, finansman modellerinde reform yapılması ve sektörü güçlendirilmiş kamu sağlık sistemleriyle bütünleştirme yoluyla uzun vadeli bakımın güçlendirilmesine acil bir ihtiyaç” olduğu vurgusunun ön plana çıktığı raporda, kötü çalışma koşulları, ücretli hastalık izni eksikliği, COVID-19 ile sözleşme yapmış işçiler için bile, yetersiz personel ve aşırı kalabalık tesisler, virüsün personel ve alıcılar arasında hızla yayılması anlamına geldiği bir kez daha hatırlatıldı.
Raporun dikkat çeken bir diğer yönü ise, sektörde çalışanların büyük çoğunluğunu oluşturan kadınların yaşadığı sorunların da dile getirilmiş olmasındır: “AB'deki bakım iş gücünün %80'inin kadındır ve sektör yüksek oranda cinsiyete dayalıdır. Çalışma koşullarındaki zorluklar, çalışma sürelerinin esnekliği ve düşük ücret nedeniyle Avrupa’da özellikle yatılı bakım iş gücü arasında benzeri görülmemiş ölçekte bir işgücü göçü durumuyla karşı karşıya kalındı.
Rapor, bu eğilimleri ve sektörün gelecekte sürdürülebilirliği üzerindeki etkilerini değerlendirmektedir. Özellikle vurgulanan “uzun süreli bakım sektörünün esnekliği ve düşük ücret seviyeleriyle zayıflatılması ile ücretlerin Avrupa'daki tüm ülkelerde işgücü ortalamasının altında” olduğu vurgusu son derece önemlidir.
Dikkat çekildiği gibi sadece Avrupa’da değil ülkemizde de bakım işçisi ya da yaygın adıyla hasta bakıcıların sorunları hâlâ çözüm beklemektedir. Pandemiyle artan iş yükleri, çalışma sürelerinin uzunluğu ve Avrupa’nın aksine ülkemizde bu işin güvencesiz de yapılabilen bir iş olduğu gerçeği sorunları derinleştirmektedir.