Türkiye’de ve Dünya'da Suriyeli Göçmenler
2011 yılından bu yana dünyanın çeşitli ülkelerine göç eden Suriyeli sayısı 4 milyonu aştı. Şubat 2016 verilerine göre Türkiye'de kayıtlı olarak bulunan Suriyeli sayısı ise 2 milyon 656 bin 456. Türkiye, şu an dünyada en fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan ülke.
Suriyeliler aslen iki kategoride kayıt altına alınıyor. İlki “düzenli” diye tarif edilen, pasaportuyla gümrük kapısından geçiş yapanlar. Yasalardaki “yabancı” statüsünün sağladığı oturma, çalışma izni gibi haklardan faydalanan bu grubun sayısı sadece 80 bin! Yüzde 5’i bile oluşturmuyor yani. Geriye kalanlar ise “geçici koruma statüsü” verilen Suriyeliler.
Türkiye'de 10 ayrı kentte kurulu toplam 25 geçici barınma merkezi bulunuyor. Geçici barınma merkezlerinde kalan Suriyeli sayısı: 273 bin 423. Bu 273 bin kişi, Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin yüzde 10'unu oluşturuyor. Yani yüzde 90 gibi büyük bir kısmı teşkil eden 2 milyon 400 bine yakın mülteci Türkiye'nin çeşitli yerlerine dağılmış durumda.
Kayıt dışı mülteciler içinse hayatta kalmak çok daha zor. Yakalandıkları zaman sınır dışı edilmek üzere Geri Gönderme Merkezi denilen yerlere gönderiliyorlar. Kapasitesinin iki katı kadar insan bu merkezlerde balık istifi tutuluyor. Dışarıyla iletişimleri kesiliyor, doğru düzgün yemek dahi verilmiyor.
Kasım 2015 verilerine göre Türkiye'nin 10 kentinde Suriyeli mülteci sayısı yerli nüfusa ulaşmış durumda. Bazı yerlerde yerli nüfusu aşıyor. En çok Suriyeli İstanbul, Şanlıurfa, Hatay ve Gaziantep'te yaşıyor.
Savaş ve Göçmen Politikaları
18 Mart 2016 tarihinde gerçekleşen AB ve Türkiye zirvesinde liderler, 20 Mart 2016’dan sonra Türkiye üzerinden Yunanistan’a düzensiz yollarla geçen ve Yunanistan’da iltica talebinde bulunmamış göçmenlerin hızlıca Türkiye'ye iade edilmesine ve ilk iadelerin 4 Nisan 2016'da yapılmasına karar verdi.
Türkiye ile Avrupa Birliği arasında imzalanan bu “Geri Kabul Antlaşması” AB’ye yönelik düzensiz göçü sınırlamayı amaçlayan bir politika aracıdır.
Türkiye’nin sadece 2 milyon 750 bine yaklaşan Suriyeli mülteci konusunda kurumsal ve yapısal olarak yaşadığı olumsuzluklar dikkate alındığında yapılan bu pazarlığın ve sonuçlarının yaşanan tabloyu daha da vahim hale getireceği açıktır.
Başta Avrupa Birliği yetkilileri olmak üzere uluslararası kamuoyu sorumluluktan kaçmamalı, artan mülteci nüfusuna verilecek cevabın Türkiye’de yaşayan yurttaşların ve mültecilerin insan haklarının yok sayılması olmamalıdır. Suriye’deki insan hakları ihlallerinin sonlanacağı bir siyasi çözüme katkı sunmak, mülteci nüfusunun artmasına ve Suriye’nin insansızlaştırılmasına karşı atılacak en etkili adımdır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve 1951 tarihli Cenevre Mülteci Sözleşmesi başta olmak üzere ulusal ve uluslararası insan hakları hukukunu ve insan hakları ilkelerini uluslararası kurumlar ve hükümetler arasında yapılan anlaşmalar ve “vizesiz Avrupa” aldatmacasıyla imzalanan Geri Kabul Anlaşması’yla göçmenlerin hayatı pazarlık konusu haline getirilmektedir.
Bugün, emperyalist müdahale ile kışkırtılan Suriye iç savaşının failleri Suriye halkının yersiz, yurtsuz, geleceksiz, aç kalmasına; ölmesine razı olmuş; bu durumun faturasını da tüm dünyada emekçilere çıkarmak istemiştir.
Çocuklar, kadınlar ve engeliler için koşullar daha zor
Türkiye'de neredeyse 1,5 milyon Suriyeli mülteci kadın yaşıyor. Yani mültecilerin %49,2’sini kadınlar oluşturuyor. Türkiye'de yaşamaya, hayatta kalmaya çalışan kadınlar ya fuhuşa zorlanıyor ya da evlendirilip köle olarak kullanılıyorlar.
Mülteci çocukların büyük çoğunluğu Türkiye’de eğitim alamıyor, dahası kötü koşularda çalıştırılıyor. AFAD verilerine göre Suriyelilerin yüzde 55’i 18 yaşından küçük, sadece 3 bin 686’sı kayıtlı çalışıyor ve çoğunluğu çocuk olan 400 bin Suriyeli kayıt dışı, düşük ücretli ve sağlıksız koşullarda istihdam ediliyor. Yaklaşık 1 milyon Suriyeli çocuğun yalnızca dörtte biri okula gidiyor.
Engelliler için ise neredeyse hiçbir hizmet sağlanmıyor, sürekli tedavi gerektiren hastalıklarda ücretsiz ilaç pek çok ilde sağlanmıyor.
Göçmen Emeği
Suriyeliler çoğunlukla düşük ücretli ve güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyor. Temizlik işleri ya da tekstil, inşaat gibi sektörlerde yoğunlukla çalışan mülteciler, çoğu zaman o düşük ücretleri bile alamıyorlar, kayıt dışı yaşadıkları ya da çalıştırıldıklarından bir hak da talep edemiyorlar.
Şimdiye dek Geçici Koruma Belgesi sahibi olan Suriyelilerin “kayıtlı” olarak çalışması mümkün değildi. 15 Ocak’ta Resmi Gazete’de yayımlanan Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine Dair Yönetmelik ile bu mümkün hale geldi.
Ancak çalışma izni hakkı kapısı aralanan Suriyeliler ne “yabancı” sayılıyor, ne “göçmen işçi”, ne de mülteci. Bu konumların verdiği haklardan da faydalanamıyorlar. İkamet ettikleri illerde çalışma mecburiyetleri var, ayrıca çalıştıkları işyerlerinde Suriyeli sayısının yüzde 10’u aşmaması gerekiyor. Sadece tarımda böyle bir sınırlama yok, bu da mevsimlik tarım işçiliğinin tamamen Suriyelileşmesine yol açabilir.
Devlet ve patronlar Suriyelilerin hayatları ve emekleri üzerinde kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemeler yaparken, bir diğer söz söylemesi gereken de işçi sendikaları ve konfederasyonlarıdır. Göçmen işçilerin çıkarlarını devlet ve sermaye sermeye karşısında korumak, dayanışma içinde olmak, ortak mücadele etmek ve örgütlenmek sınıf mücadelesinin bir gerekliliğidir.
Mülteci kime denir? Mülteci, Birleşmiş Milletler’in tanımıyla ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişidir. Mültecilerin öncelikli amacı yaşamlarına yönelik bir tehdidin olmadığı emniyetli bir çevrede yaşamlarını devam ettirmektir. Mültecilik, zorlu ve geleceği belirsizlikler içeren bir yaşamı ifade eder. |
Sığınmacı kime denir? Sığınmacı, mülteci olarak uluslararası koruma arayan ancak statüleri henüz resmi olarak tanınmamış kişilere denir. 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne göre, bir başka ülkeye sığınmak için başvuruda bulunanlar “sığınmacı” olarak tanımlanır, ilgili iddiaların doğruluğu kanıtlandığında ise kendisine “ mülteci statüsü” verilir. Statüleri resmi olarak tanınmamış da olsa, sığınmacılar ülkelerine zorla geri gönderilemezler ve haklarının korunması gerekir. |
Göçmen kime denir? Göçün isteğe bağlı ve zorunlu olmak üzere ikiye ayrıldığını söylemek mümkün. İsteğe bağlı olan göç türlerinde, ekonomik, eğitimsel, sosyal ya da başka bir nedenle yaşadığı yerden ayrılarak başka bir yere daha iyi bir yaşam sürmek için gidilmesi söz konusudur. Göçmenler, özellikle göçmen işçiler, kendileri ve aileleri için geleceklerini garanti altına almak adına bulundukları yeri terk etmeyi seçerler. Zorunlu göç ise sığınmacı ve mültecileri ifade eder ve savaş, çatışmalar, ayrımcılık, çeşitli zulümler, doğal afetler, vb. yüzünden yerinden edilen insanları içerir. |