EPSU Genel Kurulu’nu Türkiye İşçi Sınıfı adına ve DİSK/Genel-İş Sendikası adına saygıyla selamlıyorum.
Türkiye’de işçilerin sendikal haklarını düzenleyen yeni yasa 7 Kasım 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yasa ile sendika ve toplu sözleşme işleyişi düzenlenmiştir. Ne yazık ki yasada temel sendikal haklara ilişkin güvenceler yetersiz kalmıştır. Toplu sözleşme hakkının kullanılmasında da ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
En temel sendikal haklardan birisi olan grev hakkı çeşitli kısıtlama ve yasaklarla doludur. Grev sadece karmaşık bir süreç içinde işleyen toplu sözleşme görüşmelerinde uyuşmazlık olması durumunda söz konusudur. Bunun dışındaki tüm grev türleri yasa dışı grev olarak tanımlanmakta ve cezalandırılmaktadır.
Sendikamızın örgütlü olduğu İzmir Belediyesine ait bir şirkette grev aşamasındayken işveren toplu sözleşmeyi hukuksuz bir biçimde yüksek hakem kuruluna götürdü ve bu kurulun hukuksuz kararıyla grevimizi sona erdirmek zorunda kaldık. Bu konuda EPSU’nun gösterdiği dayanışmaya buradan teşekkür etmek isteriz. Kısacası grev hakkımız ve özgür toplu sözleşme hakkımız engellenmiştir. Bu durum grev ve toplu sözleşme hakkı ihlallerinin bir örneğidir.
Değerli Delegeler,
Taşeronlaştırmanın çok yaygın olması nedeniyle ve kamu ihale mevzuatı ile toplu sözleşme düzeni nedeniyle taşeron şirketlerde örgütlenmek ve toplu sözleşme yapmak neredeyse imkansızdır.
Resmi verilere göre 12 milyon işçinin yaklaşık 1 milyonu sendika üyesidir. Kamuda çalışan işçi sayısı 350 binin altına düşmüştür. Kamuda taşeron işçi sayısı ise 1 milyona yaklaşmıştır.
Taşeron şirketler işçi haklarının en fazla ihlal edildiği, sağlık ve güvenlik önlemlerinin en yetersiz olduğu işyerleridir. 13 Mayıs günü Soma’da yaşanan iş cinayeti taşerona verilen bir maden ocağında yaşanmıştır. Madencilik sektöründe kamu kömür işletmesi maden ocaklarını taşeron şirketlere kiralamaktadır. Bu şirketlerde hemen her gün iş kazaları meydana gelmektedir. Soma bir iş kazası değil, iş cinayetidir.
Değerli Delegeler,
Türkiye’de sosyal diyalog, Hükümetin keyfi uygulamasına dönüşmüştür ve gerçek bir sosyal diyalog söz konusu değildir. Hükümet kendi yanında gördüğü sendikalarla diyalog halindedir. Kendine karşıt gördüğü sendikalara karşı savaş halindedir. Bunun en somut örneği 1 Mayıs’ta yaşanmış; DİSK’in öncülüğünde Taksim 1 Mayıs Alanında kutlanmak istenen 1 Mayıs, yasaklanmış, kutlama yapmak isteyenler Devlet terörü ile sindirilmiştir.
Değerli Delegeler,
Türkiye’de başta toplu sözleşme ve örgütlenme hakları olmak üzere sendikal haklar, tehlike altındadır. Sendikalarda örgütlenmek, işten atılma anlamına gelmektedir. Özgür sendikalaşma ve özgür toplu sözleşme hakları ihlal edilmekte; barışçı her türlü gösteri şiddetle bastırılmaktadır.
İşçi sağlığı önlemleri son derece yetersizdir; işçi sağlığı konusunda kamusal denetim işlememektedir.
Bu konularda EPSU Genel Kurulu’nun bir karar alması ve konuyu Avrupa Kurumlarının gündemine taşıması gerektiğini düşünüyoruz.
EPSU Genel Kurulunu bu düşüncelerle selamlıyorum. Yaşasın EPSU, Yaşasın Dünya İşçilerinin Uluslararası Dayanışması ve Birliği!