DİSK/Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan'ın 12 Eylül 1980 Darbesi ile ilgili Basın Açıklaması:
Orantısız şiddetin, işkencenin, yasakların, hak gasplarının, sömürünün, idamların adıdır 12 Eylül. 41 yıl geride kalmış olmasına rağmen hâlâ varlığını sürdürüyor.
12 Eylül 1980’de gerçekleşen kanlı darbe; başta işçiler olmak üzere toplumun geniş kesimlerinin ekonomik ve sosyal haklarını büyük ölçüde ortadan kaldıran, toplumda gittikçe yükselen siyasal ve sosyal bilincin sönümlenmesi için yapılan bir pasifleştirme ve “ıslah” hareketiydi. Baskı ve zulümle başarılı olan ve toplumun bütün kazanımlarını, yaşam hakkıyla birlikte tank paletleri altında ezen 12 Eylül darbecileri, kendi ideallerine uygun “makbul vatandaşlar” yaratmak için bütün ülkeyi karanlık bir ablukaya almıştı.
Dönemin Amerikalı yetkililerinin “bizim çocuklar başardı” diyerek övdüğü, sermaye sahiplerinin bağlılık beyanı verdiği utanç darbesinin en önemli hedefi, işçi kazanımlarını ortadan kaldırmaktı. 12 Eylül karabasanı, işten çıkarmalar, grev yasakları, toplu sözleşme kısıtlamaları, kıdem tazminatı ve ikramiye kesintileri, sendikaların kapatılması, sendikalaşmanın yasaklanması ve özelleştirme adı altındaki emek sömürüsüyle daha da ağırlaştı.
Kurucu Genel Başkanımız Abdullah Baştürk ve DİSK’li yöneticilerin de bulunduğu çok sayıda sendikacının idamla yargılandıkları davalar açıldı, üyelerimiz gözaltına alındı ve tutuklandı. DİSK 11 yıl süreyle kapatıldı.
Darbecilerin hiçbiri bugün hayatta değil ama maalesef 12 Eylül devam ediyor. Bugün, ülkenin içinde bulunduğu zor koşullarda her zaman olduğu gibi faturanın işçilere kesilmesi; sekiz milyondan fazla işsizin olması, yaşam pahalılığının artması ve ücretlerin erimesi, 41 yıl önce başlayan sömürü ve baskı politikalarının devam ettirilmesinin sonucudur. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, sermayenin devlet eliyle palazlanması 41 yıl önce olduğu gibi devam ediyor. Sendikal hak ve özgürlükler, eşitlik ve adalet talepleri 12 Eylül koşullarıyla bastırılmaya çalışılıyor.
Bizler de, iş cinayetlerine davetiye çıkaran güvensiz iş yerlerinde, işçinin yaşam hakkının şansa bırakıldığı, uzun çalışma süreleriyle tüketildiği, güvencesizlik ve yoksulluğun ağırlığıyla ezildiği, sendikal hak ihlallerinin Türkiye’yi dünya ortalamasının gerisine itmeye devam ettiği bir ortamda emek mücadelesi vermeye devam ediyoruz.
Aydınlık ve demokratik bir Türkiye özlemiyle mücadele edenleri kendi yöntemleriyle sindirmeye çalışan bu karanlık güçle olan mücadelemiz de aynı kararlılıkla sürüyor. Kazananı, darbeciler ve sermaye sahipleri; sonucu baskı, zulüm, rant ve sömürü olan 12 Eylül Darbesi’ni ve demokrasiye yapılan açık ya da örtük bütün müdahaleleri dün olduğu gibi bugün de, darbelerin acısını doğrudan yaşamış bir sendika olarak lanetliyoruz. O gün nasıl “yarınlar için direnenler” olduysak, bugün de direnmeye devam ediyoruz.