18/09/2023
Bugün 18 Eylül. Eşit değerde işe eşit ücretin sağlanmasına yönelik uzun süreli çabaları temsil eden ve 2020 yılından beri farkındalık günü olarak anılan 18 Eylül Uluslararası Eşit Ücret Günü, cinsiyet temelli ücret eşitsizliğini gündeme getirmeyi ve buna dikkat çekmeyi hedefliyor. Tarihsel bir talep ve temel bir hak olan “eşit değerde işe eşit ücret” hakkı, dünyada ve ülkemizde mücadelesi devam eden ancak hâlâ eşitsiz koşullarda kadınların yoksullaşmasına neden olan bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir.
Bu günün temel çıkış noktası cinsiyete dayalı ücret farkının ortadan kaldırılmasıdır. Cinsiyete dayalı ücret farkı, erkek ve kadın arasındaki ücret farkının erkek ücreti içindeki yüzdesidir. Bu durum kadınlar aleyhinedir ve dünyadaki pek çok ülkede görülen bir sorundur. Cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan cinsiyete dayalı ücret farkı, kadınların işgücüne daha az katılımı başta olmak üzere pek çok soruna neden olmaktadır. Daha düşük ücretler, güvencesiz/kayıtdışı çalışma, düşük statü vs. ve sonuç yoksulluk.
Eşit ücretin her şeyden önce temel bir insan hakkı olduğunun bir kez daha altını çizelim. Bu hak, herhangi bir ayrım gözetmeksizin herkese tanınmıştır ve ülkemiz de dahil pek çok ülkede “eşit değerde işe eşit ücret ilkesi” yasal güvenceye alınmıştır. Ancak, örneğin Türkiye’de İş Kanunu’nun 5. maddesinin 4. fıkrasında “aynı veya eşit değerde bir iş için cinsiyet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz” hükmü yer alsa da bu yasal hak fiilen uygulanmıyor; cinsiyete dayalı ücret farkları, dünyanın her ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de hükmünü sürdürüyor.
Kadınlar kayıt dışı istihdamla, düşük ücretlerle güvencesiz ve güvensiz iş ortamlarında mücadele ederken çoğu zaman daha düşük düzeyde işlerle sınırlandırılıyor, kariyer fırsatlarına erişmelerine engel olunuyor. Terfi, yönetim kadrosuna geçiş gibi durumlar söz konusu olduğunda da kadınlar erkeklerle eşit şekilde değerlendirilmiyor, kadınlara daha az şans tanınıyor. Dolayısıyla iş yaşamındaki diğer sosyal haklardan da erkeklere göre daha az yararlanıyorlar.
Kadınların tarihsel ve geleneksel olarak yüklenmek zorunda bırakıldıkları ev işleri, çocuk ve yaşlı bakımı gibi roller ekonomik hayata katılımı zorlaştırıyor. Ücretli bir işte çalışması halinde bile bu sorumluluklar yine kadına yüklendiği için mesaileri hiç bitmiyor. Bu da çabuk yıpranmaya, yarı zamanlı çalışma mecburiyetine, hatta vaktinden önce iş hayatından kopmalarına neden oluyor. Toplumun büyük çoğunluğu tarafından değersiz görülen kadının ev içindeki emeği, ekonomik olarak güçlenmesinin önündeki en önemli zorluktur. Kadınların geleneksel olarak yüklendiği işler eşitsizliğin derinleşmesinin temel nedenlerinden biridir.
Kadın istihdamının düşük olduğu ülkemizde, alınan ücretlerin ne oranda eşit olduğu incelendiğinde, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verileri, Türkiye'nin bu konuda da oldukça geride olduğunu gösteriyor. Türkiye’de iş hayatında kadın ve erkeklerin aldığı ücret farkının yüzde 15 civarında olduğunu ortaya koyan ILO’ya göre, eğitim, mesleki ayrım ve deneyim gibi bireysel özellikler cinsiyete dayalı ücret farkının bir kısmını açıklarken düşük ücretin büyük bir kısmı cinsiyete dayalı ayrımcılıktan kaynaklanıyor.
İş hayatında, dünyada kadınlara ortalama olarak erkeklerden yaklaşık yüzde 20 daha az ödeme yapılığını kaydeden ILO’ya göre, küresel olarak kadınların işgücüne katılım oranı 2022 yılında yüzde 47,4 olurken, erkeklerde bu oran yüzde 72,3 olarak kaydedilmiştir.
TÜİK’in Temmuz 2023 Hanehalkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçlarından hareketle DİSK-AR’ın yayımladığı raporda ise Temmuz 2023 itibarıyla kadınlarda mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 537 bin ve geniş tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 400 bindir. Erkeklerde ise dar tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 754 bin ve geniş tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 344 bindir. Kadınların iş gücüne katılımındaki bu oran Türkiye’deki cinsiyet eşitliğinin bulunduğu noktayı net olarak gösteriyor.
Diğer yandan dünya genelinde çalışma çağındaki kadınların yüzde 15’i, erkeklerin yüzde 10,5’i çalışmak istemesine rağmen iş bulamıyor. Bu göstergede fark yoksul ülkelerde kadınlar aleyhine daha da açılıyor. ILO, kadınların ev içi ücretsiz bakım işlerinin, kadınların istihdamına engel olmanın yanında kadınları iş aramaktan alıkoyması veya kadınların kısa sürede çalışabilir hale gelmelerinin önünde bir engel olmasına dikkat çekiyor.
Kadınların toplumsal hayatın bütününde çok büyük ayrımcılık yaşadığı günümüzde, toplumsal eşitlik bilincinin yükselmesi ve ücretsiz bakım yükünün eşit dağılımı bu sorunun çözümü için en büyük adım olur. Ücret adaleti için verilecek mücadeleyle eşit ücrete ulaşmak, insan hakları ve cinsiyet eşitliği için önemli bir kilometre taşı olacaktır. Ekonomik kaynaklara erişim, emek gücünün maddi olarak eşit değerlendirilmesi ve işçilerin bütününe eşit haklar tanınması, tüm kadınların ve kız çocuklarının ekonomik açıdan güçlendirilmesi ve daha iyi bir gelecek kuşkusuz hayatın her alanında eşitlik bilincinin yerleşik hale gelmesiyle mümkündür.