“Bittiği gün en son savaş.
Bir yanda yenilenler vardı gene, bir yanda yenenler vardı.
Yenilenlerin yanında kırılıyordu halk açlıktan.
Yenenlerin yanında halk açlıktan kırılıyordu.”
Bertolt Brecht
Savaşlar dünyamızı tehdit ederken işçi sınıfının ekmeğinin daha çok küçülmesine neden oluyor. Emperyalist devletlerin kendi çıkarları uğruna sürdürdükleri savaş politikaları en çok işçi sınıfını etkiliyor.
Savaş dönemlerinde çalışma koşulları, çalışma süreleri gibi işçilerin yaşamlarını doğrudan etkileyen koşullar ağırlaşıyor, demokratik hak ve özgürlükler kısıtlanıyor. Savaş zamanlarında işçiler daha uzun saatler boyunca, daha kötü koşullarda ve üstelik daha az ücret alarak çalışmaya zorlanıyor. Bu anlamda savaş, bir insan hakları ve demokrasi sorunu olarak topluma karşı kullanılan bir sindirme aracına da dönüşüyor.
Emperyalist güçlerin, sermayenin ve onların bir aygıtı olarak iktidarların halkları birbirlerine düşürerek sağladıkları çıkarların emekçilere ve yoksul halka dönüşü, kan, gözyaşı ve zulümden başka bir şey değildir.
Savaşlar sonucu insanlar yaşadığı topraklardan koparılıyor. Biliyoruz ki; dünyada süregelen savaşlarda milyonlarca insan öldü, kalanlar zorunlu göçe zorlandı, göç yollarında hayatlarını kaybetti, ülkesinde kalabilenler de en kötü koşullarda yaşamaya mahkûm edildi. Ülkemizde yakıcı bir sorun olarak yaşadığımız mülteci akını savaşlar sonucu oluşuyor. Savaşın bilançosu, kadınlar ve çocuklar içinse daha da zor ve acı oluyor; şiddet, taciz, tecavüz …ne kadar kötülük varsa yaşanıyor.
Bu nedenle barış hakkı kutsaldır. Bir insan hakkı olarak bu hakkı korumanın yanında uygulanmasını sağlamanın da devletler için bir yükümlülüktür. Barış talebi, temel sosyal ve siyasi haklarımız olan yaşam hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği, dini inanç özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü kadar eğitim, sağlık, çalışma hakkıyla da ilgilidir. Barış bu taleplerin karşılandığı ortamda yeşerir.
Barış Emekle Gelecek
Barış; nefret söylemini, işçilerin hak taleplerini, güvencesizliği, kadın cinayetlerini, ırkçılığı ve ekonomik krizi bitirir. Bu nedenlerle barış hakkı mücadelesini sürdürmek, barışta ısrar etmek boynumuzun borcu ve sorumluluğumuzdur.