19/12/2022
“Ya teslimiyet ya mücadele. Teslim olacak mıyız? Hayır, elbette ki hayır, bin kere hayır. Fabrika fabrika işyeri işyeri haksızlıklara karşı kıyımlara karşı Anayasa’ya dayanarak direnme hakkımızı kullanarak ekmeğimiz, aşımız, geleceğimiz için direnmek, mücadele etmek yolumuzdur” diyen DİSK Genel Başkanı ve Kurucu Genel Başkanımız Abdullah Baştürk’ü ölümünün 31. yılında saygı ve özlemle anıyoruz. Abdullah Baştürk’ün Türkiye işçi sınıfının hak mücadelesine yapmış olduğu katkı büyüktür. Hem işçi sınıfının hem de sendikal hareketin bugün geldiği yer ve kazandığı ivmede Baştürk’ün kararlı ve onurlu duruşunun ve fikirlerinin etkisi yadsınamaz. Baştürk; emek, demokrasi ve eşitlik mücadelesinde eylemden ve kavgadan geri durmayan bir işçi önderi olarak hatırlanmaya devam edecek.
Abdullah Baştürk’ün Yaşamına Dair:
Türkiye işçi sınıfının sendikal önderlerinden, Kurucu Genel Başkanımız Abdullah Baştürk, ortaokuldan sonra maddi güçlükler nedeniyle eğitimine devam edemeyerek işçi oldu. Çeşitli işlerde çalıştıktan sonra 1955 yılında İstanbul Belediyesi Fen İşleri’nde sıhhi tesisatçı olarak çalışmaya başladı.
1961 yılında İstanbul Belediyesi Fen İşleri Sendikası’na üye oldu ve ilk genel kurulda genel sekreterliğe seçildi. Bu sendikanın adı önce İstanbul Belediye İşçileri Sendikası, sonrasında ise Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş) olarak değiştirildi. Baştürk, Kasım 1962’de Genel-İş’in Genel Başkanlığına, 1964’te Türk-İş Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi.
1963 yılında Bursa belediye işçileri onun önderliğinde 274 ve 275 sayılı yasaların çıkmasından sonraki ilk yasal grevi yaptılar. Baştürk, 1966’da ünlü Yalınayakların Yürüyüşü olarak da anılan “Çorum Belediyesi Temizlik İşçileri Yürüyüşü” ve 1967’de Manisa Belediyesi işçilerinin grevi ve “Anayasa Yürüyüşü“ne önderlik etti ve daha sonra 1969’da Yozgat milletvekilliğine seçildi. 1971 yılında Kızılcahamam’da toplanan Türk-İş Yönetim Kurulu’na Petrol-İş, Deniz Ulaş-İş, Yol-İş genel başkanları ile birlikte Dörtler Raporu’nu sundu, Türk-İş yönetimini eleştirdi. Bu rapor daha sonra yeni katılımlarla 12’ler ve 24’ler Raporu adını aldı ve Türk İşçi Hareketi için Sosyal Demokrat Düzen Raporu’na dönüştü. Baştürk, 1973’te bu defa İstanbul milletvekilliğine seçildi.
Genel-İş’in 1976 Haziranı’nda Türk-İş üyeliğinden ayrılma ve DİSK’e katılma kararı almasına öncülük etti. Aralık 1977’de yapılan DİSK 6. Genel Kurulu’nda DİSK Genel Başkanlığı’na ve ardından PSI yönetim kurulu üyeliğine seçildi.
1979 ve 1980 1 Mayıs kutlamaları nedeniyle iki kez tutuklandı. 12 Eylül 1980 askeri darbesinin ilk hedefi DİSK ve Abdullah Baştürk oldu ama o mücadeleci kişiliği ve bilge duruşuyla dimdik durdu ve geri adım atmadı. Davut Paşa ve Metris hapishanelerini gördü, direndiği için, “evet, işkence yaptınız” dediği için, mahkemede askeri hakimi reddettiği için, Sultanahmet ve Metris cezaevlerinin hücrelerinde işkenceye maruz kaldı.
4 yılı aşkın bir süre cezaevinde kalan Baştürk, DİSK’e açılan davada “Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs” ettiği iddiası ile yargılandı. Davanın askeri savcısı daha ilk günlerde “idam edileceksiniz” deyince kendisine “Siz benim ancak ceketimi asarsınız” demiş ve bu korkusuz tavrıyla Türkiye işçi sınıfına ve mücadele arkadaşlarına haklı mücadelesinden ödün vermeyen bir önder olduğunu bir kez daha göstermiştir. Hakkında açılan dava beraatla sonuçlandı ve 1987’de yeniden İstanbul milletvekili seçilen Baştürk, 1991 yılında Askeri Yargıtay‘ın beraat kararıyla yeniden faaliyete başlayan DİSK’in başına geçti.
DİSK’in yeniden faaliyete başlaması için yürütülen ulusal ve uluslararası kampanyaya önderlik eden Baştürk, DİSK 1985’de ETUC üyeliğine kabul edilince, ETUC Yönetim Kurulu Üyeliği’ne seçildi. 1987 yılı sonunda, daha önce bir kez de Nelson Mandela’ya verilen İsveç Sendikal Hareketi Özgürlük Ödülü’ne layık görüldü.
DİSK Davası’nda yapmış olduğu savunma, 1986’da “Türkiye’de Sendikacılık Yargılanıyor: Abdullah Baştürk’ün Savunması” adıyla kitaplaştırıldı ve 1987’de “Defence of Abdullah Baştürk” adıyla PSI tarafından İngilizceye çevrildi.
Abdullah Baştürk, sendikaların mal varlıklarının yeniden geri alınmasına yönelik çalışmalar yaptığı süreçte, beyin kanaması geçirdi ve 21 Aralık 1991 günü hayatını kaybetti.
31 yıl önce aramızdan ayrılan Kurucu Genel Başkanımız Abdullah Baştürk, bizlere yol göstermeye ve Türkiye işçi sınıfının mücadelesinde yaşamaya devam ediyor.