28/10/2018
Emperyalistlere karşı gerçekleşen Kurtuluş savaşının zaferle sonuçlanmasından sonra 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi.
Cumhuriyet halk egemenliğidir. Halk egemenliği halkın seçtiği temsilcilerden oluşan mecliste vücut bulur. Egemenliğin kullanım biçim ve yöntemleri ülkelere göre değişiklik gösterir. Yargının bağımsızlık düzeyi, hükümet biçimleri ve meclisin yargı ve yürütme ile ilişkileri halk egemenliğinin niteliği üzerine fikir verir.
Egemenlik bir kişide vücut buluyorsa, bu rejimin adı otokrasidir. Birkaç kişi veya bir zümrede vücut buluyorsa, rejim oligarşidir. Egemenlik herkeste vücut bulabiliyorsa, o zaman rejime demokrasi denir. Demokrasinin gelişmesi için yasama, yürütme, yargının kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği her birinin bir diğerini denetlemesi ve bu organların denge içinde bulunması gerekir. Cumhuriyet emekçi sınıf açısından demokrasiyle anlam kazanır.
Bölüşümde adaletin sağlanması ile sosyal bir cumhuriyet olunur. Sosyal bir cumhuriyette işçilerin sömürüsü azalır; eğitim ve sağlık kamusal ve parasız olur. Halk egemenliğinden doğan cumhuriyet sosyal olmadığı zaman sermayenin saltanatına dönüşür. Bu bakımdan işçi sınıfı mücadelesi aynı zamanda demokratik ve sosyal bir cumhuriyet mücadelesidir.
Demokratik, laik ve sosyal bir cumhuriyet; eşitlikçi, özgürlükçü, hak ve özgürlükleri güvence altına alan ve emekçilerin haklarının korunduğu ve geliştirildiği bir cumhuriyettir.
Genel-İş Genel Yönetim Kurulu olarak, halkın iradesinin egemen olduğu, insan hak ve özgürlüklerinin, hukukun üstünlüğünün eksiksiz bir şekilde hayata geçirildiği, sendikal hakların engellenmediği, işçilerin sömürülmediği, işçilerin çalışırken ölmediği, açlığın, sefaletin, baskı ve şiddetin değil; barışın, kardeşliğin ve özgürlüğün kol gezdiği demokratik ve laik bir cumhuriyette yaşamak için mücadele etmeye devam edeceğiz.