Gelişmiş kapitalist ekonomilerde 1970’lerde kar oranlarının düşmesiyle başlayan ekonomik krize karşı yeni liberal ekonomik politikalar tek seçenek olarak dayatıldı. Bu politikaların temel hedefi Dünya ekonomisini tek pazar haline getirmek, gelişmekte olan ya da az gelişmiş ekonomileri bu tek pazarda bütünleştirmekti. Bunun için ise emek maliyetlerinin düşürülmesi baş koşuldu.
Gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye bu hedefe 1980’den sonra 12 Eylül askeri yönetimi altında Dünya Bankası projeleri ve IMF kredileriyle bağlandı. Emek gücü baskı altına alındı, değeri düşürüldü. Emek gücünün değerinin düşürülmesi işçi sınıfının örgütsel gücünün kırılması; güvenceli istihdam yerine esnek ve güvencesiz istihdam biçimlerinin uygulanmasıyla başarıldı; kamuda taşeron işçiliği bu amaca hizmet etti. Güvenceli kamu işçiliğinin yerini güvencesiz taşeron işçiliği aldı.
Kamu Hizmeti Hızla Piyasalaşıyor
Kamu hizmetlerinin taşeron şirketlere gördürülmesinin bir vakıa haline dönüştüğü 1990’lı yılların başlarından bugüne kadar bu politikayla kamu hizmeti metalaştı; piyasa hizmetine dönüştü. Böylece işçi sınıfı açısından güvenceli ve düzgün istihdama rehberlik eden kamu istihdamı piyasa istihdamı koşullarına geriletildi. Bugün kamu istihdamı artık neredeyse vahşi piyasa koşullarındadır.
Kamuda Öncelik Hizmet Değil Kar
Kamuda taşeron şirketler eliyle ücretler düşürülmüş; çalışma saatleri uzatılmış ve sendikal hak ve özgürlükler baskı altına alınmıştır. İstihdam koşullarındaki geriye gidiş kamu hizmetinin niteliğini de düşürmüştür. Ayrıca kamu yararına olmayan kar odaklı bu anlayış kamu hizmetinin her aşamasında ciddi ihmaller yaratmaktadır.
AKP döneminde taşeron şirketlere kamu hizmeti gördürme işi iyice yaygınlaştı ve kamu hizmetlerinde işçi istihdamı neredeyse taşeron şirket istihdamına dönüştü. Bu olgu bir boyutuyla kamuda esnek ve güvencesiz istihdamın egemen istihdam yöntemi olması anlamına gelmektedir. Ama diğer bir boyutuyla da devletin liberal ve otoriter yönde dönüştürülmesine hizmet etmektedir.
Kadro Yok Güvencesizlik Var
Taşeron şirket işçilerinin ve sınıf sendikalarının kararlı mücadelesiyle gündeme gelen “kadro” talebinin Hükümet tarafından içinin boşaltılmak istendiğini görüyoruz. Hükümetin konuyu kendi iktidar çıkarları içinde değerlendirdiği ve bu talebi kadrolaşma olanağı olarak gördüğü yönünde ciddi belirtiler bulunmaktadır.
Bu durumda şirket işçilerinin güvenceli devlet kadrosu beklentisinin gerçekleşmesi söz konusu olmayacaktır. Burada akla ilk gelen sözleşmeli işçilik benzeri bir uygulamadır. Süresi belirli, grev gibi bazı hakların kısıtlı olduğu ve ücret pazarlığının merkezi hükümet düzeyinde yapılacağı ve esasen şu anki memur sendikacılığına benzer bir işçi sendikacılığına izin veren yeni bir istihdam biçimi kurulması mümkündür. Nitekim ilan edilmeyen ama kapalı kapılar ardında konuşulan kamuda 657/4-c benzeri, ipleri iktidarın elinde yeni bir güvencesiz istihdam yöntemi söz konusudur. Ayrıca ihdas edilecek bu kadrolara da şu anda merkezi idarede çalışan şirket işçilerinin elenerek alınacağı dışarı sızan düşünceler arasındadır. Bu yönde bir düzenleme taşeron şirket işçilerinin yılların mücadelesi ile kazandıklarının ortadan kaldırılması ve göz boyama adımı olacaktır. Ortaya çıkacak olan ne güvence ne kadrodur. Ayrıca işçiler sendikal haklarından iyice uzaklaştırılacaktır.
Kamu Sektöründe ve Kamu Hizmetlerinde Taşeron Olmaz
Taşeron çalıştırma yönteminin bilinçli tercih olarak yaygınlaştırıldığı bir ülkede nitelikli kamu hizmetinden söz etmek mümkün değildir. Kamu hizmetlerinin niteliği nitelikli istihdamla yükselir. Bunun için on yılların bize sunduğu deneyim güvenceli, ekonomik sosyal ve sendikal hakların geçerli olduğu istihdam koşullarının gerekliliğidir. Ayrıca kamu hizmetlerinin kesintisiz ve sürekli olması istihdamda da sürekliliği zorunlu kılmaktadır.
Belediye hizmetlerinde ve sağlık alanında yaygınlaşan taşeron uygulaması işçilerin sendikal hak kayıpları gibi ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Hastanelerin temizlik ve yemekhane hizmetlerinin taşeronlaştırılmasıyla başlayan süreç, hemşire, laborant, teknisyen ve hastabakıcı personeli de kapsayarak sürdürülmektedir. Kar odaklı çalışan ve bunun için maliyeti düşürmeye çalışan şirketlerin durumu göz önüne alındığında bu durum kamu sağlığının ciddi bir tehdit altında olduğunu bizlere göstermektedir.
Taşeron Şirket İşçileri İçin Hedefimiz Güvenceli İstihdamdır
Taşeron şirket işçileri için planlanan bu tür güvencesiz istihdam düzenlemelerinin kabul edilmesi mümkün değildir. Bu içerikteki düzenlemeler kadro talebini karşılayamaz. DİSK/Genel-İş olarak bunu reddediyoruz.
Mücadelemiz şu anda evrensel sendikal hakların kıyısından bile geçmeyen ve taşeron işçilere reva görülen sözde sendikal hakları gerçek sendikal haklara dönüştürmek mücadelesidir. Bunun için de taşeron şirketlerde çalışan işçileri devlet sendikalarının boyunduruğundan kurtararak evrensel sendikal haklar mücadelesine çekmek ilk görevdir. Taşeronlarda çalışan işçilere kamuda ve özel sektörde güvenceli istihdam istiyoruz.