02/12/2020
Engelli olmak bir hastalık değil bir insanlık durumudur. Ancak toplumsal faktörlerin etkisiyle engelliler, eğitim, ulaşım, fiziksel çevre ve koşulların uyumsuzluğu, rehabilitasyon alanlarının kısıtlılığı ve istihdama katılımları önündeki engeller nedeniyle toplumsal yaşamın dışında kalmaktadırlar.
OECD verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşuyor. Yani dünyada 1 milyar engelli var. Bu insanların yaklaşık 200 milyonu hayatlarını devam ettirme konusunda kayda değer zorluklar yaşıyor.
Ülkemize baktığımızda ise TÜİK verilerine göre en az bir fonksiyonunda zorluk yaşayan kişi sayısı 4 milyon 882 bin 841’dir. Ancak resmi olmayan rakamlara göre bu oranın 9 milyon olduğu tahmin ediliyor.
Ülkemizde engelli yurttaşların sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarına yönelik kayda değer bir yol alınamadığını görüyoruz. Engelli yurttaşlar, gündelik hayat içerisinde yer almakta zorlanıyorlar. Çünkü engelli yurttaşlarımızın büyük bölümü evlerine kapanmış bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor. Kamusal düzenlemeler ve belediyelerin mevcut faaliyetleri, bütünlüklü bir politikanın parçası olmaktan uzak, parçalı ve geçici çözümler olarak kalıyor.
Engelli yurttaşlara yönelik, pozitif ayrımcılık gereği kamu harcamalarının artırılması ve güçlendirilmesi gerekirken bütçe de bile bir pay ayrılmıyor. Halbuki bu hem sosyal devletin bir gereği hem de insan hakkı meselesidir. Engellilerin açık, kapsayıcı ve erişilebilir nitelikte, serbestçe seçtikleri bir işte çalışma hakları yerine getirilmelidir.
3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nde; engelli yurttaşlarımızın, kamusal imkânlardan yararlanması önündeki eşitsizliklerin ve adaletsizliklerin kalktığı engelsiz bir dünya için hep birlikte mücadele etmeliyiz.