Enflasyonun yükselişi ile emeğin değersizleşmesi, istikrarlı(!) bir şekilde devam ediyor. Zam, zam üstüne gelirken yarınlarımız daha da belirsizleşiyor.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), mesken tarifesine yüzde 15, sanayi ve ticarethane tarifesine ise yüzde 25 zam açıkladı. %70’e dayanan resmi enflasyon ise yükselmeye devam ediyor. Akaryakıta gelen zamlar durmak bilmiyor. Gıdadaki yıllık artış yüzde 115'e tırmanıyor. Emekçinin reel geliri hızla azalmaya devam ediyor. Kiralardaki fahiş artış oranlarıyla konut krizi emekçiler için ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Eğitimden sağlığa yapılan fiyat artışlarıyla kamusal hizmetler emekçiler için ulaşılmaz hale geliyor.
“Nasıl da Büyüdük” Palavrası
Tüm bunlar olurken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Türkiye’nin bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7,3 büyüdüğünü açıkladı.
Öncelikle bu büyüme nasıl bir büyüme açıklayalım.
Bu büyüme üretimden değil tüketimden kaynaklı bir büyüme. Enflasyonun yüksek oranda ve hızla arttığı bir ortamda “bugün ne alırsam kardır” diye bakan tüketici, ileride, bugünkü fiyatlarla bu malları bulamayacaklarını düşünerek gerek kredi çekerek gerekse kredi kartlarına yüklenerek borçlanma yoluyla tüketime yöneliyor. Rakamlarda bunu doğruluyor; “Yerleşik hanehalklarının tüketim harcamaları, 2022 yılının birinci çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak %19,5 arttı.[1]
Hanehalkının hizmetler sektöründeki tüketiminde ise yüzde 24,8'lik artış görüldü. 2021 yılında yayımlanan TÜİK’in Gelir Koşulları Araştırmasına göre bile 2020’ye göre konut alımı ve konut masrafları dışında borç veya taksit ödemesi olanların oranı 5,4 puan artarak %63,7 oldu. Muhtemelen bugün bu oran oldukça artmıştır.
Tüketimde bu kadar büyürken tarımdaki büyümenin yüzde 0,9’ da kalması da yaşanan büyümenin balon olduğunu bize açıkça gösteriyor.
Büyüyen Kim?
İşin aslı büyümede değil gelir dağılımında. GSYH’den en düşük payı (yüzde 6,1) alan nüfusun yüzde 20’sinde kişi başına ortalama yıllık gelir 2.627 dolar iken, en yüksek payı alan nüfusun yüzde 20’sinde kişi başına ortalama yıllık gelir 20.110 dolar. Arada 7,6 kat fark var. DİSK-AR’ın açıklamasına göre; emeğin GSYH’deki payı %31,5’e düşerken sermayenin payı %47,6’ya çıktı. Emekçiler için güvencesizlik büyüyor, işsizlik büyüyor, yoksulluk büyüyor. Çalışabilir 64 milyonun sadece 20,8 milyonu kayıtlı tam zamanlı istihdamda yer alıyor. Geniş tanımlı işsizlik ise %22,6.
Emekçilere Kaybettirenler Sermayeyi Zenginleştiriyor
Yüksek enflasyon ve döviz kurlarındaki artış halkın geçim derdini kat kat artırırken ihracat yapan sermayeyi daha da zenginleştirdi. Araştırmaya göre İSO 500’ün 2021’de faaliyet kârı yüzde 139 oranında artarak 143 milyar liradan 342 milyar liraya çıktı. Benzer bir durum ve kârlılık 1992-1997 dönemindeki yüksek enflasyon sürecinde gerçekleşmişti.
Zamlar yağarken, enflasyon tırmanırken, işçilere, emekçilere, emeklilere, dar gelirlilere hayat zehir edilirken insanca yaşamak ve insanca geçinebilmek için örgütlenelim, güçlenelim, mücadeleyi büyütelim.
[1] https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Donemsel-Gayrisafi-Yurt-Ici-Hasila-I.-Ceyrek:-Ocak---Mart,-2022-45549&dil=1