MEVSİM ETKİLERİNDEN ARINDIRILMIŞ RESMİ İŞSİZLİK ORANI SON 42 AYIN ZİRVESİNE ULAŞTI
GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK YÜZDE 18’E YAKLAŞIRKEN, İŞSİZ SAYISI 5 MİLYON 168 BİN OLARAK GERÇEKLEŞTİ
KADINLAR İÇİN GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK YÜZDE 24 SEVİYESİNE ULAŞTI
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü (DİSK-AR), TÜİK tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü Anketi Haziran 2014 dönem sonuçlarını değerlendirdi:
1) Mevsim etkilerinden arındırılmış resmi işsizlik oranı yeni seriye göre % 9,9 ile son 42 ayın zirvesine ulaştı. İşsizlik oranı ekonomik krizin etkisinin ağır bir biçimde yaşandığı 2009 yılı ile 2010 yılından sonra en yüksek seviyesine yükseldi. İşsizlik oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 1 puan, artış gösterdi. Bu durum ekonomideki yavaşlama ile paralellik gösteriyor. Türkiye ekonomisi 2014 yılının ikinci çeyreğinde % 2,1’lik büyüme oranı ile 2002 yılından bu yana krizin etkilerinin en ağır biçimde yaşandığı 2009 yılı hariç en düşük oranında gerçekleşti.
2) Haziran 2014 döneminde umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 4 haftadır iş arama kanallarını kullanmayan ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar (umutsuzlar) da dahil edildiğinde işsizlik oranı % 9,1 değil, % 17,8, işsiz sayısı da 2 milyon 654 bin değil, 5 milyon 168 bin kişi olarak gerçekleşti. Geniş tanımlı işsizlik kadınlar için % 24 seviyesine yükseldi.
3) Kendine uygun tam zamanlı bir iş bulamadığı için çeşitli işlerde 1 saatliğine bile olsun çalışıyor görünenler ile çalıştığı işten memnun olmayıp değiştirmek isteyen çaresizlerin sayısı ise 1 milyon 131 bin olarak gerçekleşti. Çaresizler, umutsuzlar ve resmi işsizlerin toplam sayısı 6 milyon 298 bin oldu. Geniş istihdam içinde umutsuzların, çaresizlerin ve resmi işsizlerin payı % 21,6 düzeyindedir.
4) Türkiye İstatistik Kurumu Şubat 2014 dönemiyle birlikte yeni bir hesaplama yöntemi ve seri kullanmaya başladı. Uluslararası norm ve standartlar dikkate alınarak veri derleme araçları zenginleştirildi. Ancak aynı zamanda resmi olarak işsiz sayılanların kapsamı da daraltıldı. Önceki uygulamada, referans dönemi içinde “son üç ay” içerisinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişiler “işsiz” olarak değerlendiriliyordu. Yeni uygulamada ise yalnızca “son dört hafta” içerisinde iş arama kanallarından en az birini kullanan ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan kişiler “işsiz” olarak ele alınıyor. Yani 1,5-2 ay önce iş başvurusu yapmış olan ve işe başlamaya hazır bir kişi işsiz kategorisi dışına çıkartıldı. Bu kişiler “işgücüne dahil olmayanlar” başlığında, “İş aramayıp, çalışmaya hazır olanlar” kategorisinde “diğer” sınıflandırmasında değerlendirildi. Bir önceki seri için geçtiğimiz yıl Haziran döneminde bu kategori (diğer) içerisinde yer alan kişi sayısı 1 milyon 480 bin kişi iken yeni seride mevcut dönem için bu rakam 1 milyon 930 bin olarak gerçekleşti. İki ayrı seride iki farklı yılın aynı dönemler için yaşanan 450 bin kişilik bu artışın önemli oranda yöntem değişikliğinden kaynaklı olarak yaşandığı ve bu kişilerin işsiz kategorisi dışına atıldığı söylenebilir.
5) TÜİK’in ekonometrik modelle Şubat 2014 serisi için tahmin ettiği geçmiş ayların verilerine göre Haziran 2013 döneminde işsizlik oranı yüzde 8,1, işsiz sayısı ise 2 milyon 263 bin olarak tespit edildi. Oysa önceki 2005 serisinde Haziran 2013 dönemi için bu oran ve rakam sırası ile yüzde 8,8 ve 2 milyon 525 bin idi. Buna göre TÜİK’in resmi işsiz oranı geçtiğimiz yılın haziran dönemi için yeni seriye göre yapılan tahminde, eski seriye göre 0,7 puan düşük çıktı. Eski seriye göre Haziran 2014 verisinin kaç olacağını tahmin etmek yöntem değişikliği nedeniyle mevcut veriler üzerinden mümkün görünmemektedir. Bu konuda gerekli hesaplamaları yapmak TÜİK’in sorumlulukları arasındadır.
6) Yine TÜİK’in yeni seri için tahmin ettiği verilere göre Haziran 2014 dönemi için işsizlik oranı geçtiğimiz yılın Haziran dönemine göre % 0,6 puan artış gösterdi ve yeni seriye göre yüzde 9,1 oldu. İşsiz sayısı ise 288 bin artışla 2 milyon 551 bin oldu.
7) TÜİK’in yeni yöntemi ve yaptığı tahmini hesaplara göre hem isşizlik oranı hem de işsiz sayısı azalmış görünmektedir. Oysa Türkiye’de işsizlik gerçeğinde bir değişiklik olmadı. Sadece işsizlik daha da gizlenmiş oldu. Örneğin son 1 aydan 3 aya kadar başta umutsuzluk olmak üzere çeşitli nedenlerle iş arama kanallarından birini kullanmayan ancak işe başlamaya hazır olanlar önceki hesaplamalarda işsiz kategorisinde değerlendirilirken yeni seride istihdamda kabul edilmiyorlar.
8) TÜİK yeni serisinde daha önceki seride olan ve anket soru formunda yer alan işin sürekliliği ile ilgili verileri açıklamaktan vazgeçmiştir. Geçici çalışanların sayısındaki gelişim istihdamın niteliği açısından son derece önemli bir değişkendir. Bu verinin artık paylaşılmaması son derece sakıncalıdır. Bu keyfi tutumdan vazgeçilmelidir.
Türkiye haftalık çalışma sürelerinin emsallerine göre çok daha yüksek olduğu bir ülkedir. Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığında haftalık çalışma sürelerindeki fark 12 saati bulmaktadır. Buna göre Türkiye’de 5 kişinin yapacağı işi 4 kişi yapmaktadır. Bir yandan işgücüne katılım oranlarını yükseltirken, öte yandan işsizlik verileri ile mücadele etmenin yegâne yolu, gelir kaybına yol açmaksızın haftalık çalışma sürelerini azaltmaktan geçmektedir. Buna karşın hükümet ve sermaye çevreleri işsizlik verilerindeki artışı, istihdam yapısının niteliğini bozarak, yani yoğun çalışma koşulları altında, daha esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerini yaygınlaştırarak durdurmanın reçetelerini topluma sunmaktadır. Hükümet işveren çevrelerinin taleplerini Ulusal İstihdam Strateji Belgesi ile programlaştırmıştır. Ucuz işgücü için, taşeron çalışmayı yaygınlaştırmayı, kıdem tazminatını fona devrederek ortadan kaldırmayı, kölelik bürolarını hayata geçirmeyi hedefleyen bu belge hükümetin uygulama açısından gündemindedir. İşsizlikle mücadeleyi, çalışma koşullarını kötüleştirerek, ücretleri düşürerek çözmeye çalışan bu anlayışa karşı durulmalıdır. Bu stratejinin sonuçları Soma’da, Mecidiyeköy’de ve Türkiye’nin dört bir yanında acı bir biçimde görülmektedir. Bu strateji işsizliğin “ne iş olsa yaparım” başlığı altında gizlenmesi, işletmelerin karını insanların yaşamının önüne alma stratejisidir. İşsizlikle gerçek mücadele için;
1. Haftalık çalışma süresi gelir kaybı yaşanmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.
2. Herkese en az 1 ay ücretli izin hakkı tanınmalıdır.
3. Herkes için iş güvencesi ayrımsız bir biçimde uygulanmalıdır.
4. Sendikal hak ve özgürlükler güvence altına alınmalı, sendikal barajlar kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
5. Taşeronlaşma ve kayıt dışı istihdam engellenmelidir.
6. Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalıdır.
7. Kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.
8. Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.