10.01.2025
DİSK geride bıraktığımız yılın işçiler açısından değerlendirmesini ve 2025 mücadele hedeflerini Genel Merkezi önündeki bir basın toplantısı ile paylaştı. 9 Ocak 2025’te düzenlene basın toplantısına DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, DİSK Genel Başkan Yardımcısı Alaaddin Sarı ve DİSK Yönetim Kurulu üyesi Şükret Sevgener de katıldı.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun “2024’TEN 2025’E İŞÇİ SINIFININ MÜCADELE HEDEFLERİ”ni kamuoyuna açıkladığı, 9 Ocak 2025 Perşembe günü DİSK Genel Merkezi önünde düzenlenen basın toplantısında özetle şunları söyledi:
Adaletsizliğin, yoksulluğun, pahalılığın, hukuksuzluğun ve eşitsizliğin derinleştiği bir yılın ardından hem geçtiğimiz yılı değerlendirmek hem de 2025 yılına dair mücadele hedeflerimizi paylaşmak için bir aradayız.
Şurası açık ki 2024 yılı işçiler, emekçiler, emekliler, dar gelirliler için insanca yaşamanın ve daha da ötesi hayatta kalmanın daha da zorlaştığı bir yıl oldu. Ve yine şurası açık ki, bu gidişi değiştirmek için örgütlenmemizi ve mücadelemizi büyütmek dışında başka hiçbir yol yok.
Evet değiştirilmesi gereken tablo ortada… Milyonların bizzat yaşadığı, milyonların tanık olduğu, hiçbir resmi istatistikle, hiçbir hamasi söylemle, hiçbir gündem değiştirme operasyonuyla gizlenemeyen bir kara tablo ile karşı karşıyayız.
2024 bizler için enflasyon ve pahalılık yılı oldu. Türkiye 2024 yılında dünyadaki 195 ülkenin 190’ından daha yüksek enflasyona sahip bir ülke olarak tarihe geçti. OECD ülkeleri ortalamasının 10 katından fazla enflasyona sahip. Üstelik bu rekorlar TÜİK hesabıyla kırılmış rekorlar. Dünya ortalamasına göre 9-10 kat yüksek çıkan enflasyon verileri TÜİK’in, Türkiye’nin en az güvenilen kurumlarından birinin verileri. TÜİK 2024’te konfederasyonumuz tarafından açılan davada kesinleşmiş yargı kararlarına rağmen enflasyon verilerinin ayrıntılarını, madde fiyat listesini açıklamamakta direndi. 2024 yılında yargıya meydan okumaya devam eden ve enflasyon verilerinin detaylarını şeffaf biçimde paylaşmayan TÜİK’in hesabıyla bile bizler 2024’te büyük bir alım gücü kaybına uğradık, yoksullaştık. Evet, 2024’te enflasyon düşmedi, bizler yoksullaştık çünkü ülkeyi yönetenler enflasyonun sebebi olarak bizlerin ücretlerini gösterdi. Yoksulluk sınırının altındaki ücretleri, açlık sınırının altındaki emekli aylıklarını enflasyonun sebebi gibi göstererek; hem enflasyonun gerçek sebebini, yani şirketlerin aşırı kârlarını gizlediler hem de milyonlarca işçiyi, emekçiyi, emekliyi yoksulluğa mahkûm ettiler. 2024 yılında bir kez daha ispatlandı ki; enflasyon sadece parasal bir mesele değil, sosyal ve sınıfsal bir meseledir. Yüksek enflasyon sermayenin kâr rekorları kırmasını sağlarken işçilerin ve emeklilerinin gelirlerinin erimesi anlamına geldi.
2024 yılı, iktidarın söylemlerinin aksine asgari ücretlinin enflasyona ezdirildiği bir yıl oldu. Yüksek enflasyonun yaşandığı 2022 ve 2023 yıllarından farklı olarak 2024 yılında asgari ücrete yılda iki kez değil, bir kez zam yapıldı. Onlarca itirazımıza ve eylemlerimize rağmen asgari ücret 2024 yılı içinde ikinci kez artırılmadı. Siyasal iktidarın emek gelirlerini bastırarak enflasyon düşürmeye yönelik ekonomi politikaları milyonları açlığa sürükledi. Asgari ücretle çalışanın 2024 yılı boyunca kaybı ise 55 bin TL’ye yaklaştı. Yani bir yılda 385 milyar lira asgari ücretlilerden sermayeye aktarıldı. 2024’teki asgari ücret politikası ülkenin en büyük yolsuzluğu, en büyük emek hırsızlığı olarak tarihe geçti. Öte yandan sendikalaşma ve toplu iş sözleşmesi kapsamının düşüklüğü, sendikal hakların kullanımının önündeki yasal ve fiili engeller nedeniyle tüm ücretlerin asgari ücrete yakınsaması devam etti; asgari ücret ve civarında ücretlerle çalışanlar daha da yaygınlaştı.
2024 işsizliğin kronikleştiği ve istihdamın niteliğinin daha da bozulduğu bir yıl oldu. Mevsim etkisinden arındırılmış geniş tanımlı işsiz sayısı ise Ekim 2024’te 11 milyon 245 bin kişi olarak gerçekleşti. 2022, 2023 ve 2024 Ekim dönemlerinde dar ve geniş tanımlı işsizlik arasındaki makas açılmaya devam etti. Geniş tanımlı işsiz sayısındaki artışın temel sebebi ise zamana bağlı eksik istihdam ve ümitsiz işsizlerin sayısındaki artış oldu. 2024’ün 3. çeyreğinde çalışma çağındaki 65,9 milyon kişinin sadece yüzde 34’ü, 22 milyonu kayıtlı ve tam zamanlı istihdam kapsamında idi. Kadınlarda ise durum çok daha vahim oldu. Çalışma çağındaki her 5 kadından sadece 1’i kayıtlı ve tam zamanlı istidamda yer alabildi.
İşsizliğin kronikleştiği 2024’te İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları işverenlere akıtılmaya devam etti. İşçilerin paralarıyla oluşan bu fondan işverenlere aktarılan kaynak işçilere ödenen payın 2,6 katı oldu.
2024 “Emekliler Yılı”nda emekliler perişan edildi. Ucube bir sistem ile en düşük emekli aylığı 12 bin 500 TL’ye tamamlanırken ortalama emekli aylığı da 14 bin 500 ile 15 bin lira arasında kaldı. Yani ortalama emekli aylığı asgari ücretin bile altında oldu. Yıllarca çalışmış, üretmiş, sosyal güvenlik kurumuna prim ödemiş emekliler açlığa mahkûm edildi. 2024 emekliler için adaletsizliğin arttığı bir yıl oldu. Emeklilikte kademeli geçiş mücadeleleri ve staj ve çıraklık sigortası mağdurlarının talepleri 2024’e damgasını vurdu.
2024 yılında kıdem tazminatımız erimeye devam etti. 1978’de asgari ücretin 7,5 katı olan kıdem tazminatı tavanı, 1982’de asgari ücret ile bağının koparılmasının ardından hızla düşmeye başladı ve yeni kıdem tazminatı tavanı Ocak 2025 itibarıyla asgari ücretin 1,8 katına geriledi. 25 yıllık bir işçinin kıdem tazminatı 1980’den bugüne 3 milyon 700 bin TL eridi. Bu kaybın 2 milyonu AKP iktidarı döneminde gerçekleşti.
2024 yılında vergide adaletsizlik devam etti. 2024 yılında işçiler bir yandan gelir vergisi bir yandan dolaylı vergilerle boğuşurken işverenlere vergi indirimleri, teşvikler devam etti. Hazine’den işverenlere verilen SGK prim desteği 2024 itibarıyla 500 milyar TL’yi aştı. Asgari ücret vergi istisnasının çalışanlar lehine uygulanmaması, gelir vergisi tarife dilimlerinin az artırılması ve vergi tarife oranlarının yüksekliği sebebiyle 2024 yılında da bütün vergi yükü çalışanlara yüklendi. 2023 yılında gelirde adaletin sağlanması için hazırladığımız kanun taslağı önerisi, bu sene de Meclis gündemine gelmedi. Yıl boyunca işyerlerinde, vergi daireleri önünde ve meydanlarda yükselttiğimiz sese iktidar kulak vermedi.
2024 yılında iş cinayetleri hız kesmedi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin verilerine göre 2024 yılının ilk 11 ayında önlenebilir iş kazalarında en az 1.708 işçi hayatını kaybetti. Büyük endüstriyel işletmelerde meydana gelen felaketler 2024 yılında devam etti. Daha fazla kâr için daha fazla kan döken düzenin elleri çocuklarımıza kadar uzandı. 2024 yılına çocuk işçiliği ve MESEM’lerde yaşanan iş cinayetleri damgasını vurdu.
Evet, 2024’te emeğin durumuna dair özetlediğimiz bir tabloyu daha geniş bir rapor olarak sizlerle paylaşıyoruz. Ancak burada asıl olarak bu tablonun nasıl değiştirileceği üzerine durmak istiyorum. Elbette ki; bu tabloyu değiştirmenin yolu her yerde ve her zaman aynı: Örgütlenmek, birliğimizi ve dayanışmamızı güçlendirmek, mücadele etmek.
Başkanlık rejiminin tek adama dayalı uygulamaları devam ederken çalışma hayatı ve sosyal meseleler konusunda taraflarla, sendikalarla müzakere edilmezken, anayasal ve yasal sosyal diyalog mekanizmaları işletilmezken, yarım asırlık Asgari Ücret Tespit Komisyonu bile fiilen lağvedilirken fiili-meşru-demokratik bir mücadele çizgisini yaratmak zorundayız.
Nitekim 2024’te işçi sınıfının demokratik hak mücadelelerinin yükseldiği bir yıl oldu. Ama 2024 aynı zamanda işçilerin, çalışanların hak arama girişimlerinin zorla bastırıldığı bir yıl da oldu. Sendikalaşmak en yaygın işten çıkarma gerekçesi olurken, sendikalaşıp işten çıkarılan işçiler, insanca şartlarda yaşamak isteyenler, ücret artışı ve daha iyi çalışma koşulları isteyenler karşılarında hükümeti buldular. İşçilerin örgütlenme çabaları işyeri ve işkolu barajlarıyla engellenmeye devam ederken, bu barajı aşan Dev Sağlık-İş Sendikamız rakam oyunlarıyla baraj altı gösterildi. Anayasa ayaklar altına alınarak Birleşik Metal-İş Sendikamızın grevleri yasaklandı, yine Anayasa Mahkemesi kararları yok sayılarak Taksim 1 Mayıs meydanı hukuksuz biçimde işçilere kapatıldı. DİSK Genel Başkan Yardımcısı Genel-İş Sendikamızın Genel Başkanı Remzi Çalışkan ile Çukurova Bölge Temsilcimiz Kemal Göksoy keyfi ve hukuksuz biçimde tutuklandı. Sendikal faaliyetler suç olarak gösterilmek istendi.
Önümüzdeki tüm engellere, barajlara, baskılara, tutuklamalara rağmen 2024’te işyeri işyeri, meydan meydan, kent kent mücadelemizi büyütmeye devam ettik. Sokakları ve meydanları boş bırakmadık. “Gelirde Adalet, Vergide Adalet, Ülkede Adalet” mücadelesini tüm işçilerin, emekçilerin, emeklilerin ortak talebi ve umudu olarak örgütledik. Demokrasinin, seçme ve seçilme hakkının, hukukun ayaklar altına alındığı her durumda sözümüzü esirgemedik, korkmadık, sinmedik, teslim olmadık. Bu nedenle hedef de alındık. Örgütlenmemizin önüne engeller çıkarıldı; grevlerimiz yasaklandı; önümüze barikatlar dikildi; başkanlarımız tutuklandı. Ancak yine de DİSK yoluna devam etti, devam ediyor, devam edecek.