20/12/2019
Genel-İş ve DİSK her yıl aksatmadan Abdullah Baştürk’ü anarlar.
Baştürk Genel-İş’in kurucusu oldu ve sonrasında sendikaya hayat veren bir mücadeleyi örgütledi; DİSK’e Genel Başkanlık yaptı; DİSK’i hapishanede savundu, savunmaya liderlik etti.
İlk sendikal tecrübeyi İstanbul Belediyesi Fen İşçileri Sendikasında yaşadı, ilk genel kurulda Genel Sekreter seçildi. Sonra arkadaşlarıyla İstanbul’da belediye işçilerini örgütlemeye girişti ve Genel Hizmetler İşçileri Sendikasını kurdu, ilk Genel Başkanı oldu. Sonrasında belediye işçilerinin sorunlarının sadece İstanbul belediye işçilerinin örgütlenmesiyle değil ve federatif sendika yapılarıyla da değil tüm ülkede örgütlenecek milli tip’te bir sendikalaşma ile çözülebileceğini fark etti.
Sendikanın büyümesi için işçilerin mücadelesine, kendilerinin bir sınıf olduğu gerçeğini fark etmiş işçilerin mücadelesine gerek olduğunu kavradı. 8 saatlik çalışma düzenine uymayan belediyelere karşı mücadeleyi, belediyelerdeki angarya düzenine karşı direnişi başlattı. 2000 işçinin bu mücadele sonucu tazminat kazanması belediye işçilerinin örgütlenmesinde fitili ateşledi; kervana Ankara belediye işçileri de katıldı. Ankara’daki aynı isimli sendikayla birleşme kararı alınarak Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası kuruldu.
İşçileri mücadele içerisinde örgütleyerek onların birliğini sağladığı için, belediye işçilerine bir sınıf kimliği kazandıran sendikalaşmayı başlattığı için Abdullah Baştürk’ü anıyoruz.
Abdullah Baştürk Çorum Belediyesi’nde haksızlığa uğrayarak işten atılan işçilerin Ankara’ya ve akabinde Ankara’dan İstanbul’a uzayan yalın ayak yürüyüşün, ölüm yürüyüşçülerinin başındaydı, onlara liderlik etti. Manisa Belediyesi’nde Genel-İş üyelerinin yasal grevini basan devlet destekli sivil zorbalığa karşı Ankara yürüyüşünü örgütledi. Bu efsanevi ve sınıf hareketinde çığır açan eylemlerin dışında sayısız grevin ve eylemin örgütleyicisi oldu; kararlı tavrıyla her biri o dönemin önemli kazanımı olan toplu iş sözleşmelerinin altına imza koydu. Gerektiğinde eylemin en önünde gerektiğinde masada gerektiğinde ise grev çadırında belediye işçilerine cesaretle, akılla, kararlılıkla, bilgece liderlik yaptığı için Abdullah Baştürk’ü anıyoruz.
Haklı olduğuna inandığı konuda ödün vermedi; siyasette yer almaktan, siyasete yön vermekten çekinmedi, milletvekili oldu. Türk-İş’i eleştiren 4’ler Raporunu yazarken bir sendika kuramcısı oldu; bu Rapor yeni katılımlarla güç kazandı ve ünlü Türk İşçi Hareketi İçin Sosyal Demokrat Düzen Raporu’na dönüştü. Kısaca eylem adamı olduğu kadar bir düşünce adamı da oldu Baştürk. Aklını düzene, sermayeye, işverene kiralayan türden sendikacı değil işçi sınıfı mücadelesine ve işçilere veren bir sendikacı olduğu için anıyoruz Abdullah Baştürk’ü.
DİSK’e yöneltilen bir sürü saçma sapan ve faşizan suçlamalara rağmen Genel-İş’i DİSK’e taşıdı. DİSK’e güç verdi, sınıf sendikacılığına can verdi. Doğru bildiğinden şaşmadı, yoldaşlarını yeni bir yol için ikna etti. Bu nedenle anıyoruz Abdullah Baştürk’ü.
12 Eylül darbesinden sonra hapse düştü, yoldaşlarıyla beraber. Hiç birini yalnız bırakmadı, herkese 4 duvar arasında da liderlik etti. Bir de zalime boyun eğmedi, zalimin zulmüne hep beraber karşı durdular. Abdullah Baştürk’ü hiçbir arkadaşını satmadığı için, yoldaşımız olduğu için, içerde-dışarda yoldaş gibi davrandığı için anıyoruz.
İşçi sınıfına ufuk açtı Abdullah Baştürk. İşçilerin tatil nedir diye sordukları bir dönemde Burhaniye/Ören’de hem işçiler eğitim görsünler hem de dinlensin tatil yapabilsinler diye tesis kurdu. İşçilerin dayanışmasını güçlendirmek, başlarına bir şey geldiğinde ele güne muhtaç olmasınlar diye Genel-İş Emekli Sandığını kurdu. Gazetenin, Genel-İş Emek Gazetesinin 1 Mayıs 1965 gününden başlayarak yayımlanmasını sağladı, işçi gazeteciliğine öncülük etti, güç verdi. DİSK ve Genel-İş 1991’de yeniden sendikal faaliyete başladıktan sonra ömrü vefa etseydi kafasında nice sınıf çalışması vardı.
Abdullah Baştürk’ü aklını sadece işçi sınıfı yararına çalıştırdığı, bu nedenle üretken bir sendikacı olduğu için anıyoruz.
Yoldaşımız Abdullah Baştürk’ü mert ve cesur bir sendikacı olduğu için anıyoruz. Onun hayat verdiği bir sendikadayız, onur duyuyoruz.