20.02.2025
20 Şubat, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 26 Kasım 2007'de onaylanan bir kararla dünyada sosyal adaletin sağlanmasının önemine dikkat çekmek amacıyla Dünya Sosyal Adalet Günü olarak kabul edilmiştir. “Sosyal adalet” kavramı ile “ırk, inanç veya cinsiyete bakılmaksızın tüm insanların, özgürlük ve haysiyet, ekonomik güvenlik ve fırsat eşitliği koşullarında hem maddi refahlarını hem de manevi gelişimlerini sürdürme hakkına sahip olması” ifade edilmektedir.
Bütün insanların her bakımdan eşit haklara sahip olduğu daha barışçıl ve demokratik bir geleceği işaret eden sosyal adalet dünyada ve ülkemizde can çekişiyor. Gelir adaletsizliği, eğitimde eşitsizlik, sağlık hizmetlerine ulaşımda engeller gibi devasa problemlerle birlikte toplumsal cinsiyet eşitsizliği, adalet ve insan hakları, ifade özgürlüğü gibi pek çok başlıkta sosyal adaleti daha da zedeleyen ciddi sorunlar yaşanıyor.
Dünya Sosyal Adalet Günü, bu sorunları gündeme getirmek için bir farkındalık yaratmaya olanak sağlasa da çözüm yolları üretmek için maalesef yetersiz kalıyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, iş güvencesizliği, işsizlik ve yoksulluk karşısında önlem alınması şöyle dursun, insanlar sosyal adaletin sağlayıcısı konumundaki iktidarlar tarafından daha da baskılanıyor, nefes alamayacak hale getiriliyor.
Herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir dünya inşa etmek, sadece bir hayal değil, ulaşılabilir bir hedeftir. Her adımda, daha adaletli bir toplum için çaba sarf eden her birey, bu yolda önemli bir rol oynamaktadır. Sosyal adaletin sağlandığı bir dünya, sadece adil bir toplum yaratmakla kalmaz, aynı zamanda insanların birbirine duyduğu güveni ve dayanışmayı da güçlendirir.
20 Şubat’ı ülkemizde var olan adaletsizlik, ayrımcılık, dışlanma, cinsiyet eşitsizliği, gelir dağılımındaki dengesizlik, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişim güçlüğü ve her zaman kanayan bir yara olarak varlığını sürdüren yoksulluk bağlamında tekrar tekrar düşünmeli; çözüme yönelik adımların atılması için mücadeleyi sürdürmeliyiz.
Sosyal adalet, Türkiye’de nasıl işliyor?
Türkiye’de sosyal adaletin sağlanması konusunda yeterli bir çaba söz konusu değildir. Ülkede gelir dağılımındaki eşitsizliğin kadınlar, gençler, çocuklar başta olmak üzere tüm yoksul ve emekçileri olumsuz etkilediği görülüyor. Neredeyse 12 milyon kişinin işsizlikle baş etmeye çalıştığı, her 5 kadından sadece 1’inin kayıtlı ve tam zamanlı istihdamda olduğu, hukuka adalete, sağlığa ve eğitime erişim konusunda giderek derinleşen bir adaletsizliğin ve eşitsizliğin hüküm sürdüğü Türkiye’de sosyal adaletin varlığından söz etmek pek mümkün görünmüyor.
Son 10 yılda gelir dağılımında iyileşme şöyle dursun giderek daha da kötüleşen bir tabloyla karşı karşıyayız. En zengin yüzde 20'lik grubun gelirdeki payı 2014 yılında yüzde 46,5 iken 2023 yılında 48,1'e yükselmiştir. Böylece gelirin neredeyse yarısını nüfusun en zengin yüzde 20'lik dilimindedir.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik kadınları, gençleri, çocukları, emeklileri tüm yoksulları olumsuz etkilerken işsizlik de kronikleşiyor. TÜİK’in 2024 4. Çeyrek (Ekim-Kasım-Aralık) verilerine göre geniş tanımlı işsizlik 11,3 milyona ulaştı. İstihdamda kadınların karşı karşıya kaldığı adaletsizlikler de artıyor; genç kadın işsizliği yüzde 47’lere ulaşmış durumdadır; neredeyse her iki genç kadından biri işsizdir.
Gelir dağılımı dengesizliğini düzeltmeden ve sosyal devlet mekanizmalarını işleterek sosyal adaleti sağlamadan, demokrasiyi sürdürülebilir kılmak oldukça zordur. Sosyal devletin görevleri; yoksulluğu ve açlığı azaltmak, kronik işsizliği ortadan kaldırmak, vatandaşa asgari eğitim ve sağlık hizmeti sağlamak, vergide adaleti sağlayarak gelir dağılımını düzeltmektir. Ancak bugün içinde bulunduğumuz koşullarda devlet yönetiminin bu yönde bir çabası söz konusu değildir. Hal böyle olunca sosyal adalet için mücadele etmek ve işçi sınıfının ekonomik-demokratik-sosyal ve sınıfsal haklarını içeren güçlü bir demokrasi talebinde ısrar etmek yoksulların, asgari ücretle yaşamaya mahkûm edilen işçilerin sorumluluğu haline gelmektedir. Eşitlik ve sosyal adaleti sağlamak için mücadeleden başka yol yoktur!