Genel Başkanımız Remzi Çalışkan’dan Basın Toplantısı: İzmir Grevine Dair Gerçekler ve Mücadelemiz

3.06.2025

Bugün, Genel Başkanımız Remzi Çalışkan, Sendikamızın Genel Merkezi'nde bir basın toplantısı yaparak İzmir Büyükşehir Belediyesindeki grevimize ilişkin açıklamalarda bulunmuş, eleştirilere yanıt vermiş, basın mensuplarının sorularını cevaplamıştır. Genel Başkanımızın basın toplantısında yapmış olduğu açıklama şöyledir:

Bugün burada yaptığımız bu açıklamayla, hem yaşadığımız süreci kamuoyu ile paylaşmak hem de işçilerin onurlu mücadelesini çarpıtma girişimlerine yanıt vermek istiyoruz.

İzmir Büyükşehir Belediyesinde “eşit işe eşit ücret” talebiyle 29 Mayıs’ta başlayan grevimiz, bugün itibariyle 6. gününe girmiştir. 6 gündür, sendikamız üyesi on binlerce işçi hakları için mücadele veriyor.

Buradan grevdeki bütün üyelerimize ve ailelerine, selamlarımı gönderiyorum.  

Bu grev, eşitliğin, adaletin ve işçilerin onurunun grevidir. Bu grev, “aynı işi yapanlar aynı ücreti almalıdır” diyen binlerce işçinin kararlılığıdır.

Sendikamız DİSK/Genel-İş, son süreçte imzaladığı, tüm toplu iş sözleşmelerinde olduğu gibi İzmir’de de sorumlu ve yapıcı bir tutum sergilemiştir. Sendikamız, üyelerimizin yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında insanca yaşayacağı bir ücreti talep ederken belediyelere uygulanan ekonomik baskıları ve mali darboğazı da görmezden gelmemiştir. Pek çok belediyede çözüm için elimizi taşın altına koyduk. Ancak İzmir’de yaşanan bu iyi niyetin suistimal edilmesidir.

İzmir Büyükşehir Belediyesinde aynı işi yapan işçiler arasında, ücret farkları yaratılmıştır. Genel-İş üyesi işçilere, diğer şirketlerdeki işçilerden daha düşük teklifler sunulmuştur. Bizim kabul etmediğimiz tam da budur.

İzmir Büyükşehir Belediyesinde sürmekte olan grevimiz, bir ücret talebinden ibaret değildir. Grevimiz, eşitlik ilkesini ve adaleti savunma kararlılığıdır. Sendikamız, son ana kadar İzmir halkını mağdur etmemek için, greve gitmemek için, masada uzlaşma sağlanması için, gayret etmiştir. Ancak işveren tarafı, toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sürecinde uzlaşma yerine çözümsüzlüğü tercih etmiş, önce kabul ettiği önemli bazı maddeleri geri çekerek süreci çıkmaza sokmuş ve grevi zorunlu hale getirmiştir.

Şimdi sizlerle bu noktaya nasıl gelindiğinin kısa bir özetini paylaşmak istiyorum.

 İzmir Büyükşehir Belediyesinde şu anda grevde olduğumuz üç belediye şirketinde toplu iş sözleşmesi görüşmeleri geçtiğimiz aralık ayında başladı. Yaklaşık 6 ay boyunca devam eden görüşmelerde sürecin grev aşamasına gelmeden çözülmesi çabasında olduk. Görüşmelerin tıkanmaması ve son günlere sıkışmaması için işveren tarafını sürekli müzakere masasına çağıran taraf olduk. İşveren tarafı ise ne yazık ki, bu taleplerimizi öteleyerek zamana yaymayı tercih etti. Yasal grev uygulamasının başlamasına bir hafta kalmışken içlerinde idari maddelerin de olduğu yaklaşık 30 madde halen görüşülmeyi bekliyordu.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cemil Tugay grevimizin başlamasına bir hafta kala Sendikamızın İzmir Şubelerini ziyarete geldi. Kendisine uzun bir süredir, toplu görüşmeler yapılmadığını, masada halen çokça madde bulunduğunu ve bu maddeleri azaltmamız gerektiğini ilettik. Kendisi de bize hak vererek ilgili bürokratlara toplu görüşmelerin yapılması talimatını vereceğini bildirdi. Bu görüşmeden sonra 4 gün boyunca uzun müzakereler yapıldı ve birçok maddede uzlaşı sağlandı, bir kısmı da tutanak altına alındı.

İşveren yetkilileri, en önemli talebimiz olan ücret artışları konusunda ise daha önce verdikleri teklifi revize ederek birinci altı ay için %29,16; ikinci altı ay için ise 6 aylık enflasyon oranında ücret artışı tekliflerini iletmişlerdir. Sendika yetkililerimiz de işverenin bu teklifini değerlendireceklerini ve birinci altı aya ilişkin %60 olan teklifimizi revize edeceklerini belirterek ertesi gün görüşmelere devam etmek üzere oturumu tamamlamışlardır.

Ertesi gün, yani grevimizin başlamasına 3 gün kala masaya gittiğimizde işveren yetkilileri aylardır teklif ettikleri ikinci altı ay için enflasyon oranında zam tekliflerini geri çektiklerini belirtmişlerdir. Daha önce birinci altı ay için önerdikleri %29,16 olan teklifi ise yıllık zam teklifi olarak önerdiklerini bildirdiler.

Bu durum elbette kabul edilemez. Herkes çok iyi bilir ki, greve günler kala işveren tarafının teklifi artırmak yerine geri çekmesinin anlamı “Greve Çıkın” demektir.

Grevden önceki 3 gün boyunca işverene yaptığımız tüm çağrılara rağmen Sendikamızla bir görüşme yapılmamıştır. Greve çıkmamız beklenmiştir. Buradan açıkça ifade etmek isterim ki; İzmir’de greve çıkılmasının sorumlusu işçiler ve sendika değildir. Bizzat İzmir Büyükşehir Belediyesi işverenidir.

Belediye yönetimi, grevimiz başladıktan sonra da aynı uzlaşmaz tutumunu sürdürmeye devam etmiş; İzmir halkını, işçileri ve belediyeyi mağdur eden bu grevin sona ermesi için atılması gereken adımlar ne yazık ki atılmamıştır. Aksine, işçileri ve sendikamızı hedef haline getiren halkla karşı karşıya getirmeye çalışan söylem ve eylemlere girişilmiştir.

Bu aşamada, herkesi sorumluluğa, aklıselime, işçilerin haklı taleplerini dinlemeye, anlamaya ve adım atmaya davet ediyoruz.

Bu grevimizin nedeni çok açık ve nettir. Sorunu rakamlara boğmadan ifade etmek daha doğru olur. En başından beri tek bir talebimiz var. Biz “eşit işe eşit ücret” istiyoruz. “Aynı işi yapan işçiler arasında ücret ayrımcılığı yapılmasın” diyoruz. 

İzmir Büyükşehir Belediyesinin diğer iştirak şirketlerinde, imzalanmış toplu sözleşmeyle daha yüksek ücretler verilmişken Genel-İş üyesi işçilere bu haklar neden verilmemektedir? Talebimiz eşitliktir. Bu talep yalnızca bir ücret meselesi değil, aynı zamanda insani, hukuki ve vicdani bir taleptir.

Kaldı ki, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da yaptığı açıklamada “eşit işe eşit ücret” talebinin haklılığını kabul etmiştir. Ancak geçmişte imzalanan bir toplu sözleşmeyi “sorumsuzluk” olarak niteleyerek mevcut eşitsizliği meşrulaştırmaya çalışmak kabul edilemez. Kamu yönetiminde esas olan sürekliliktir. Bir belediye yönetimi, aynı işi yapan işçiler arasında ücret uçurumları yaratamaz, işçiler arasında ayrımcılık yapamaz.

Grev Anayasal bir haktır.

Grev hakkı, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış temel bir sosyal haktır. Grevin etkileri doğaldır, rahatsızlık yaratması da doğaldır. Çünkü grev tam da bu etki üzerinden hak arama aracıdır. Tüm demokratik toplumlarda grevler, hayatın bir parçasıdır.

İşçilerin grev kararı alması ve bu hakkı kullanması onları hedef haline getirmemeli; aksine hak mücadelesine kulak verilmesini sağlamalıdır. Kamuoyunda asılsız iddialar ve söylemlerle işçiler suçlu ilan edilmemelidir. Bu tavır, grev hakkının meşruiyetine, açık bir saldırıdır.

İzmir’deki grev, herhangi bir siyasi partiye destek sunmak ya da zarar vermek amacı taşımamaktadır. Grevimiz; alın terinin, eşitliğin ve onurlu yaşamın grevidir. İşçilerin mücadelesini baskılamak adına, hak arama taleplerini, siyasal zemine çekmeye çalışmak ve gerçek dışı suçlamalara yönelmek her şeyden önce ortak demokrasi ve özgürlükler mücadelemize zarar verecektir.

Talebimiz nettir: Eşit işe eşit ücret!

İzmir halkının vicdanına ve adalet duygusuna güveniyoruz. Gerçeklerin er ya da geç görüleceğini biliyoruz. Sayın Cemil Tugay’ı, İzmir’in emeğini, alın terini, geçmişte birlikte ödenen bedelleri unutmadan; bugünü birlikte çözmek, yarını birlikte kurmak için toplu görüşme masasına bekliyoruz.

Saygılarımızla.