İlan edilmesi üzerinden neredeyse bir asır geçmiş olan Cumhuriyet, kuruluşunun 99. yılında emekten yana, eşitlikçi, özgürlükçü ve demokratik bir şekilde geliştirilmesi, dönüşmesi gerekirken tasfiye edilerek daha da otoriter, emeğin haklarından uzak, adaletsiz bir yapıya bürünmüştür.
Dar tanımıyla, siyasal iktidarın bir aileye, bir sınıf, zümre veya şahsa ait olmadığı aksine halk demokrasisinin güvencesi olan bir rejim olan cumhuriyetten hızla uzaklaşıyoruz. İşçi sınıfı ve emekçiler için sömürünün daha arttığı, emeğin haklarının yok sayıldığı, işçi sınıfının alım gücünün her geçen gün düştüğü, gelir adaletsizliğinin büyüdüğü, zenginin daha zengin, yoksulun daha da fakirleştiği, temel hak ve özgürlüklerin her gün biraz daha kısıtlandığı, eşitsizliğin, her türlü ayrımcılığın, kadına yönelik şiddetin ve ötekileştirmenin arttığı bir süreçten geçiyoruz.
Cumhuriyetimizin 100. yılına giderken ülkemizde uygulanan otoriter, güvenlik kaygılı ve emek sömürüsüne dayalı yönetim anlayışı terk edilmelidir.
Emekten yana, sömürüsüz bir toplum için mücadele ettiğimiz gibi, Cumhuriyetin iktidar eliyle laik, özgür, eşitlikçi, demokratik bir pratikten hızla uzaklaştırılmasına karşı da mücadele ettiğimizi bir kez daha vurguluyoruz.
Cumhuriyetin demokratikleşmesi, sömürünün son bulması, eşitliğin, hukukun üstünlüğünün esas olduğu, hak ve özgürlüklerin kısıtlanmadığı laik bir yönetim için işçi sınıfının birliği ve dayanışmasını daha da büyütmeliyiz.
Biz işçi sınıfı olarak emeğin haklarını ezdirmeyeceğiz. Emeğin Türkiye’si ve gerçek bir halk demokrasisi kurulana kadar mücadele edeceğiz.
Bu doğrultuda özgür ve güneşli yarınlarda yaşamak, mücadele nedenimizdir.