DİSK/Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan'ın 1 Eylül Dünya Barış Günü Açıklaması
Savaşın Kazananı Barışın Kaybedeni Olmaz!
1 Eylül Dünya Barış Günü’nü yine artan siyasal krizler, savaş ve şiddetin gölgesinde karşılıyoruz. Savaşlar nedeniyle milyonlarca insan yaşadıkları yerleri terk etmek ve mülteci, sığınmacı olarak yaşamak zorunda bırakılıyor. Emperyalist ülkeler, iktidarını sürdürmek için savaşı bir yol olarak görenler, savaşların doğurduğu insanlık dramını görmezden gelmeye devam ediyor. Küresel eşitsizlikler, artan göç hareketleri, güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması, düzensiz göçmenler, çeşitlenen ve karmaşıklaşan yasal statüler ile yaşanan insanlık dramı da derinleşiyor.
Sayıları son yıllarda hızla artan mülteciler ile dünya büyük bir insanlık krizi yaşıyor. Ülkemiz ise bu insanlık krizinin yaşandığı yer haline geldi. Sadece geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin sayısı 3 milyon 700 bini aştı. 2014-2021 yılları arasında üçüncü ülkelere (Kanada, ABD, İngiltere, Norveç vb.) yerleştirilen Suriyelilerin sayısı ise 17 bin 600 ile sınırlı kaldı.
Suriye, Afganistan ve Libya başta olmak üzere, yaşanan güç ve iktidar savaşlarında en çok kaybedenler; işçiler, kadınlar ve çocuklar oldu.
Afganistan’ın şeriatçı Taliban’a teslim edilmiş olması ise, savaşın kirli yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Bununla birlikte savaşın sonucu olarak her gün gördüğümüz izlediğimiz parçalanmış yaşamlar, tek başına şiddetin son bulmasının yeterli ve anlamlı olmadığını, adil eşit ve demokratik bir iklimin yaratılması gerektiğini de göstermiştir.
Süren savaşlar acı ve gözyaşı getirmekle kalmıyor, yaşamın her alanına sirayet ederek büyük ekonomik ve sosyal sorunlara da yol açıyor, devasa göçlere ve ekolojik yıkıma neden oluyor. Savaş, havalanmakta olan bir uçağın kanatlarına tutunarak kaçmaya çalışmak gibi acıtıcı, çaresiz ve ölümcül oluyor.
Savaş; demokratik, eşit, özgür ve adil bir yaşam hakkını engeller, işçi sınıfına daha fazla işsizlik, daha fazla yoksulluk ve sömürü getirir.
Emek sömürüsü, açlık, yoksulluk, işsizlik anlamına gelen savaşlardan doğrudan etkilenen işçiler olarak bizler yaşanır bir dünya talebini yineliyoruz. Bu nedenle şiddetin çözümü emek, barış ve demokrasidir diyoruz.
Barış için mücadele aynı zamanda ayrımcılık ve ötekileştirmeyle de mücadeledir. Barışın hiçbir zaman olmadığı kadar yüksek bir sesle haykırılması, “çocuğun gördüğü düş” olmaktan çıkıp somut koşullarının sağlanması için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Yaşasın İşçilerin Birliği ve Halkların Kardeşliği!